October 26, 2010

ilhan

katıldığım cenazeleri pek hatırlamam, çok katıldığım cenaze olduğunu da sanmıyorum. yine de kafamda çok canlıydı imgesi, kimilerine göre şiirseldi üstelik. muhtemelen chopin'in bir prelüdü çalıyordu, yapraklar kocatepe'nin avlusunu silmiş süpürmüştü. belki yağmur çiseliyordu, ıslaktı gözler biraz. kederli maskeleri takılıydı, pek dertliydi hepsi.

bu imge martın dokuzuncu günü, iki binin dokuzunda biraz mutlu biraz huzurlu uçan kuşun cama yapışıp yitmesi gibi yitti, parçalandı. ufak kırıntıları kaldı elimde. hem yasını tutmam gereken bir dedem varken imgenin yası çok kısıktı. haberi aldığımda kurutmam gereken saçlarım, silmem gereken yaşlarım vardı. üstelik babaannemin dediği gibi hayat hiç durmaz, soluklanmamdan hoşlanmazdı. kuş henüz ölmemiş, son nefeslerini harcamaktaydı. ben ise bunun farkına varmamış, henüz aydınlanma anımı yaşamamıştım. bunun için dedemin cenazesine katılmam gerekiyordu.

biraz sıkılmış, çokça kırılmıştım. kocatepe avlusunda on yedilerindeki bedenime otuzlarında matenetli bir hatun sıkışmış, yakalara takılacak resimlerin peşinde koşmak zorunda kalmıştı. bizimkiler kendilerini gözlerindeki kızıllıklara bırakmıştı. etrafta iki sigara arası cenaze yapan doluydu, kederlerini ucuz sahne makyajına borçluydu. yağmur beni yarı yolda bırakmamış, meleklerin gözyaşı dedemin arkasından sokakları ıslatmıştı. melodi bir prelüdden çok uvertüre benziyordu. o zamana kadar ağlamayı reddeden gözlerim dedem biraz şık biraz kırık yolculuk arabasına bindirildiğinde rahatladı.

peki ama neden yazildi? cunku bu incecik bir veda havasidir.

No comments:

Post a Comment