December 31, 2010

ikibinonbir

'it's four in the morning, the end of december. i'm writing you now just to see if you're better' kulagimda. yanimda bu an icin mukemmel arkadaslar. biraz sarap, biraz muzik. ve hersey mukemmel sanirim aralik biterken. fin.

December 30, 2010

mektup 2

sevgili mikrop sacar,
15 gun gecmesine ragmen hala hastayim. ustelik son oksurdugumde babam bana 'akcigerin kicindan cikicak' dedi. sen anla durum ne kadar vahim. seni hala bulamamis olmam seni cesaretlendirmesin, suan baska birisinin karma polisi olmakla mesgulum. eninde sonunda seni buldugumda hic iyi seyler olmayacak. bak simdiden kafamda i want to do bad things with you calmaya basladi, ustelik true blood gibi seksi imgeler de icermeyeceksin bittiginde. her neyse gorusene dek kendine iyi bak, guzel yasa. cunku buna ihtiyacin olacak.

bugun maktulun, yarin katilin
yours truly,
nc.

December 29, 2010

carandiru

dogumumdan uc gun once insanlar olmus, oldurulmus. kita bile farkli benden, mekan bir hapishane. 111 kisi gozlerini kapamis o gun, kimisi isyancilardanmis kimisi bu karmasadan saklaniyormus hucresinde. kimisi bagirmis kimisi susmus. ama en nihayetinde sonuc ayni olmus, lacivertler caba sarf etmedi diye. benim adim nurten ve ben adalet sacmak icin dogdum, kulaklarini tikamis gozlerini kapamis bir dunyaya. peki neden mi agliyorsun, cunku hak ediyorsun. 'it is your corrupt we claim'. ben seni aramadim, sen beni cagirdin. go on blondie, show some flesh. maybe, just maybe, they'll let you play another hand.

December 22, 2010

sevgili g.

sana ne kadar kizgin oldugumu biliyorsun umarim. affetmeyecegim gibi bir yalan soyleyemem cunku dayanamadigimi biliyorsun. sen benim biricigimsin. evet belki komik bir laf, evet belki yine o aptal siritis yayilacak suratina ve bir tane yapistirmak isteyecegim sana ama baska bir sifat secemedim ne yapalim. buyumuyorsun ve bu beni uzuyor cunku yasadiklarinin hatta daha dogru ifade etmek gerekirse yasadiklarimizin icindeki cocuklugu susturdugunu biliyorum. buyumuyorsun derken kast ettigim bu degildi zaten, olgunlasamadin be cocuk sen. duygularini buyutemedin, toparlanamadin. ustelik bir kez bile yardimci olamadim. iste bu yuzden her saniye pes etmenin buyulu cazibesine kapilacagindan korkuyorum -ustelik yeniden-. yaptiginin siirsel bir yani yoktu, kan ve irin icermeyen bir hikaye olmasi da ayrica benim ilgi alanimdan cikmasina neden oluyor bunun. ama iyi ki olmedin be esoglu. seni cok seviyorum.

bir kez daha olmayacagini dusunerek devam edemiyorum, uyuyamiyorum. hatta an geliyor dusunemiyorum. beni ilk defa bu kadar korkutuyorsun, uzun sureden beri ilk defa boyle etkileniyorum. sanirim uyusmuslugum bu noktada terk ediyor beni. neyse ki azar azar geciyor bu. kursungecirmez olacagim yine, hissediyorum. yine de icimde bir yerde hep bir kusku tohumu kalacak, ellerinle kazip ektigin.

ablan.

December 19, 2010

tesadufen yalnizsin diyen bi' sarki var aklimda.

mirildaniyorum yuzumu yikarken. yalayip geciyor notalari, kelamlari. sonra kafami kaldirip aynaya bakiyorum. ufak bir an. sadece bir an yetiyor sarkinin ustumdeki etkisini gormeye. goz bebeklerim kuculmus, irilesmis mavisi. t-shirtum hala kanli, burnum hala hassas. uyaninca uzulme gercek bu iste. aydinlanmami cok once yasamistim, merak etme. artik sarsilmiyor goruslerim, tesadufen yalnizim gerceklerin farkindayim. bir kez daha carpiyor su yuzume, nefesim duzeliyor. tesadufen yalnizsin henuz yolun basındasin...  

December 18, 2010

December 15, 2010

mektup

sevgili mikrop saçar,
öncelikle beni hasta ederek başına çok talihsiz olaylar açtın. seni bulmamam için tanrına dua edebilir / evreni oluşturan bir dizi tesadüfün seni kurtarmasını dileyebilirsin, tabi eğer zaman öldürmek hobilerinden biriyse. seni bulduğumda, ki bu eninde sonunda olacak, sana yapacağım türlü türlü işkencelerden sadece birisini sana açıklama geregi duyuyorum. güzel bir ipucu çünkü bu. nihat doğan'a sevgilisine asıldığını fısıldayacak ve onu üzerine salacağım. artık tamer karadağlı gibi kafana fındık fıstık yiyerek mi kurtulursun bilemem. ama seninle işim bittiğinde hastayken sağ kurtulamamış olmayı dileyeceksin. önünde kalan günleri huzurla geçirmeni, dışarıdaki havayı dilediğince solumanı (ben bunu yapamıyorum, thanks to you) tavsite ederim. görüşünceye dek kendine iyi bak.

yours truly,
nc.

December 12, 2010

Sacma

Under the spreading chestnut tree...
Kimse dile getirmedi, kimse duymadi belki ama anlastik biz aramizda. Ben senin adiliklerine goz yumdum, sen benim nefretime. Boylelikle ortak paydada bulustuk, kimse bilmiyorken biz bildigimizi unutmaya calisiyorduk. Elimde bir bicak olsa girtlagina saplardim belki ya da milliyetci gecinen ama fasist oldugunu bagiran kitaplarindan birini kafanda parcalardim. Elbette tam bu anda sen de nasil nefessiz kalana kadar yastigi yuzume bastirdigini kuruyordun kafanda. Iste boyle bagiriyordu aklimiz ellerimiz birlikteyken. Tiksiniyordum senden, igreniyordun benden -ama en cok kendinden-. Kimse bilmiyordu, herkes bayiliyordu bize. Hatta belki kafalarindaki cerceve cifti bizdik, hani cerceve aldiginda icinde cikan mukemmel cift resimlerinden. Kim bilir belki bir gun elma yanakli cerceve cocugu da katilirdi aramizda, dugunumuze davet edilirlerdi. Bazen sen bile inaniyordun buna, itiraf et hadi. Unutuyordun bazen nefreti, elimi tutmak hatta sarilmak istiyordun. 'Normal' bir aksam ustu 'normal' bir film izlerken 'normal' bir evde 'normal' bir cift. Boyle zamanlarda midemi bulandiriyordun, kimse anlamiyordu. Bilmiyordu o gunu. Her seyini alabilirler, seni 'mi$' gibi yaptigin bir yasam bicimine zorlayabilirler ama kafandakileri, kalbindekileri alamazlar saniyordun. Oysa ilk an beni satmistin, beni suya itmis ve ustume basarak karaya cikmistin. Yasadigin zafer hissi beni suda biraktigin icin igrenc bir zavalli oldugunu dusundurmuyordu sana. Iste o gun yapildi o anlasma, zafer hissi kicina kacmisti coktan o dakikalarda. Sen onursuz bir ibneydin, ben nefret sacan bir kaltak. Aliskanliklardan hala buradayiz, alismis kudurmustan beter dediklerinde inanmazdin degil mi? Sacma.
...I sold you and you sold me


my boy builds coffins | florence and the machine



(bu hikayedeki hicbir karakter gercek degil, bir yerlerde nefes almiyor. en azindan benim zihnim disinda.)

December 10, 2010

hava durumu

yilin en eglenceli anlarindan birisi de geldi catti sonunda. kar yagmaya basladi yurdun dort bir kosesinde. civarlarima ugrasa da henuz tepeme ugramadi ama olsun haberi ve getirileri yetti. kar asiklarindan oldugumdan degil bu nese, bu firsati degerlendirin sirin hanim kizlarimizin edebiyatina bayildigimdan. her iletisim kanalinda kendini belli ettiler ilk kar nidalari ve sevimli imgeler iceren mesajlariyla. tam da kasim bitmis, seker pembesi kizlarimiz ekmeksiz kalmisken nihayetinde kar yetisti imdat cagrisina. epey bir sure yeter bu onlara, on dort subat katliami da kapida. eh bundan iyisi samda kayisi.

nacizane muhabiriniz nc klise seven genc osmanlilar diyarindan bildirdi.
aman dikkat kara askinizi ilan ederken dusup kicinizi kirmayin.

December 5, 2010

aslında yazmıştım

ama o kızı sadece ben tanıdım.
bilinmeyen bir adanın yolunu tarif etmekten vazgeçtim, 
işgal edilmesin diye.

December 3, 2010

a series of unfortunate events

"dear reader, there are people in the world who know no misery and woe. and they take comfort in cheerful films about twittering birds and giggling elves. there are people who know that there's always a mystery to be solved. and they take comfort in researching and writing down any important evidence. but this story is not about such people. this story is about the baudelaires. and they are the sort of people who know that there's always something. something to invent, something to read, something to bite, and something to do, to make a sanctuary, no matter how small." lemony snicket

her izledigimde, her okudugumda ufak bir gulumseme birakir. varligini yeni yeni fark ettigim sag yanagimdaki gamzeyi uyandirir.