October 25, 2013

add n to x

denklem onlarca değişkene sahip, kesin yargılar yaratılışı gereği kompleks yapıya haksızlık ediyor. tüm değişkenler ayrı ayrı düşünüldüğünde saf, sönmeyen ateş gibi. bir araya geldiklerindeyse sonsuz patlamalar, sözsüz şarkılar yaratıyor. mesele doğru değişkeni bulmak. n'nin ihtiyacı olan sadece küçük bir x, ve voila. milonguero tarzı tango, bacaklar serbest, göğüs kafesleri bir bütün. her şey şahane. sırlar, yara izleri, yıkımlar, kasıklar, eller, tavanlar, dudaklar, kavisler, çimenler, sonbahar yaprakları, ben, sen. mesele x'i bulmaksa, onun gözlerinin içine baktığında sonsuzluk uzanmalı irislerinden irislerine. sonsuzluk kısa ömürlülüğün zıttı değil ama, aida açıklamış. sonsuzun zıttı unutulanmış. unutulmayan bir x olmalı denklemi harcamayan. sen x değilsin,  ben tango yapamam, gözlerinden sonsuzluk akmıyor, şarkıya adi sözler giriyor. uykuya yatıyorum şimdi, 12 saat sonra uyandığımda ne sen kalacaksın hayatımda, ne de x. çünkü uyku toprağı tanıyor, çünkü uyku bizi nadasa alıyor. ve uyandığımda tüm bunlar küçük bir sır olacak, senin ve benim sırrım. X.

October 16, 2013

aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor

dünyadaki en büyük dürtüdür bu, ölmeye yatmak. vücut mükemmel bir makinedir, beyinse en büyük zafer. travma anında hava yastıklarını açar beyin. ölmeye yatacak kadar unutur, travma anlarını göz ucuyla seyredecek kadar uyanık kalır. telefonu kapatmaz beyin, uçak moduna alır. ölmeye yatacak kadar ulaşılmaz olur, uzak durduklarını göz ucuyla seyredecek kadar ulaşıma açık. çünkü günün sonunda, önemsenmek istemeyecek kadar ölmek istemez vücut, önemsemeyecek kadar ölür. aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor, lütfen tekrar deneyiniz. ölmeye yatmak ulaşılmamaktır, ulaşmaya çalışıldığını bilmek ister insan. bencil bir makinedir vücut, kusursuzca ölmeye yatar.

October 14, 2013

deniz misin, liman mı?

milyonlarca el sıkışması, sayısız günaydın, benim yüzüne dokunduğum sayısız adam, senin göğüslerine baktığın sayısız kadın, kucağıma yatan onlarca kedi, arkasından baktığın tonlarca köpek, yürüdüğümüz kaldırımlar, bindiğimiz otobüsler, kaçırdığımız dolmuşlar, benim uyandığım yedi bin altı yüz yetmiş dokuz sabah, senin uyuduğun yedi bin altı yüz küsür akşam, elimizden geçen yüzlerce bozuk para, tonlarca grip, kestirdiğin saçların, boyadığım dudaklarım, sayısız ayrılık, arkasından ağlanan şarkılar, hala okunamayan şiirler, söylenmeyen iltifatlar, kondurulmayan öpücükler, korkularım, kuruntuların. senin benim hayatıma girmen, bana koyduğun mesafeler, sana duyduğum öfke, bana duyduğun nefret, başka kadınlara duyduğun aşk, başka adamlara duyduğum keşke, bencilliğin, açık sözlülüğüm, kestiğin roller, biçtiğim sözler, hep okunan sayfalar, yapılmayan konuşmalar, verilmeyen sözler. hayatımdan çıkıp gitmen, seni istemeyişim, beni tutman, seni itmem, beni çekmen, asla dökmediğim yaşlar, attığın kahkahalar, kal diyemeyişin, gidemeyişim, karşıdan karşıya geçtiğimiz sayısız yollar. tarihin sayısız günlerinden bana düşen yedi bin altı yüz yetmiş dokuz günde hayatıma denk düşmenle kafamı açan sorular. deniz miyim, liman mı? deniz misin, liman mı?


October 10, 2013

kelimeler bazı anlamlara gelmiyor

"fakat allah kahretsin, insan anlatmak istiyor albayım. böyle budalaca bir özleme kapılıyor. bir yandan da hiç konuşmak istemiyor. tıpkı oyunlardaki gibi çelişik duyguların altında eziliyor. fakat benim de sevmeye hakkım yok mu albayım? yok, peki albayım. ben de susarım o zaman. gecekondumda oturur, anlaşılmayı beklerim. fakat albayım, adresimi bilmeden beni nasıl bulup anlayacaklar? sorarım size, nasıl? kim bilecek benim insanlardan kaçtığımı? tehlikeli oyunlar oynamak istiyor insan, bir yandan da kılına zarar gelsin istemiyor. küçük oyunlar istemiyorum albayım."

kitap okuyorum, hep bu sayfa.
kelimeler. kelimeler. kelimeler. 
mırıldanıyorum.

yoga yaptığımı sanıyorlar. 

barış'ın aldığı çapalı şalımı doluyorum üstüme, ufak bir ürperti geldi sadece. hayır çay istemem, evet müzik dinliyorum. elbette seni dinliyorum. evet yoga yapıyorum şuan. hayır derse girmeyeceğim. evet dünyada sadece senin yaşadığın problemleri biraz daha dinlerim. evet az önce söylediklerim bir şiirdendi, manastırlı hilmi beye mektuplar. evet kavga ettik geçen gün, simdi iyiyiz ama. hayır onu düşünmüyorum. hayır özlemedim. oyun oynamıyorduk. beni sevdiğini sanmıyorum. hayır canım sıkkın değil. yorgunum. evet grip olmuşum. hayır ilaç almıyorum. yoga yapıyorum şuan evet, yoksa niye öyle oturayım. evet müzik dinlerken seni dinleyebiliyorum. hayır tabi ki hak etmiyorsun. 

yoga yaptığımı sanıyorlar,
yalan söylüyorum.