November 26, 2013

she had a pet dragonfly

bizi biz yapan ne? giydiğimiz kıyafetler, okuduğumuz okullar, belki hesapladığımız paralar. beni ben yapan seçtiğim adamlar, okuduğum kitaplar, sevdiğim kediler, dokunduğum eller, oturduğum kaldırımlar. bugün saatlerce soğuk bir taş merdivende oturdum. hayal ettim. gittiğim kentleri, yürüdüğüm arnavut kaldırımları, dokunduğum hayatları. evimi hayal ettim, içinde beni bekleyen kedimi. sigaram defalarca söndü, oradan geçen adamlar ve kadınlar ellerime bastı, ayaklarıma çarptı, beni ezdi geçti. çünkü benim hayal ettiğim ev buluttandı, çünkü o ev kaç odalı olacak, koltuklar kaç para hayal edemiyordum. kedimi düşünüyordum, sevgilimi düşünüyordum, yusufçukları düşünüyordum. çünkü beni ben yapan ayağımdaki ayakkabılar değildi, çünkü saatlerden ya da arabalardan konuşmuyordum. seni bekledim biraz. sigaram defalarca söndü. sen gelmedin. gelsen beni görürdün, belki o adamlar ve kadınlar görmüyordu ama sen kesin görürdün beni. yanıma otururdun, belki bir çay içerdik. sana evimi anlatırdım, kedimi anlatırdım. sen de benim kadar heyecanlanırdın. ne okuduğum okullar önemli olurdu, ne elimden geçen paralar. defalarca soru düşündüm, defalarca sigaramı yaktım. çayım soğudu. ellerim üşüdü. gelmedin. bizi biz yapan ne? görmeyi seçtiklerimiz.

November 21, 2013

kalabalık-laşmak

şimdi sen üzgünsün ya bir şiir okurum sana. kalabalıklar içinde yalnızlaşırız ama ellerini tutarım, güçleniriz, kalabalıklaşırız. göğe bakar çaylarımızı yudumlarız. ellerimi tutarsın, belki biraz ağlarız. ağlamak ayıp değil, kabahat hiç değil. hepimiz hanelerimizde ağlarız. yaşların akması gerekmez ağlamak için. sessiz ağlamak daha büyük erdemdir. ellerini tutarım birlikte hüzünleniriz. kuşları seyrederken devleşiriz. belki bir kedi görürüz. kucağıma yatırıp severim. ellerimden tutarsın birlikte büyürüz. seni bir daha aramam belki ama bulursun beni, gelip tutarsın yine ellerimi. büyürüz, güçleniriz. şiir okursun belki bana, üzülürüz birlikte. sefil oluruz, evsiz derler bize. modern şehrin delileri oluruz, tutarsın ellerimi. gelişir kalbimiz, büyür ellerimiz. arama beni vita, sadece tut ellerimi.

(21/11/2013'de yazılmış, niye yayımlanmamış.)

November 20, 2013

2013, kasım

sınava çalışırken geldin aklıma. kronoliji ne tuhaf şey. 1961, menderes'i astılar. 1975, lübnan'da iç savaş başladı. 1980, jr vuruldu. 1980, 12 eylül türk ordusu darbe yaptı. 1992, 2 ekim brezilya polisi carandiru hapishanesinde katliam yaptı. 1992, 5 ekim güven hastanesinde doğdum. peki senin ve benim kronolijimiz? 2011, merkez kampüsü ilk kez karlar içinde gördüm. kim bilir sen neredeydin o sırada? 2012, ilk kez kaldırımda ağladım. gerçek bir ankara'lı en az bir kere trafiğe karşı ağlar. sen ağladın mı akan kennedy trafiğine karşı? 2013, belki sen benim elimi tuttun. 2014, ilk kez birlikte uçağa bindik. sen kenara oturmak istedin, ben bulutları seyretmek. beni kıramadın, asla kırmazdın zaten beni. çakmağım kayboldu o gün, üzüldüm diye schiphol havaalanından gereksiz pahalı bir çakmak aldın bana. inatla cebinde taşıdın onu, kaybedip de yeniden üzülmeyeyim diye. 2014, eylül bilkent'e döndük. havalar bozgun yapmadan son kez çimlere uzandık. ben tepeden kafa üstü uzanıp yürüyenleri seyrettim, çocuk gibi güldüm. bana biraz kızdın ama her zamanki gibi içine attın. sonra sana çay aldım, earl gray vardı çantamda. bana gülümsedin beyaz bayrak uzatınca. 2015, mezun oldum. iş arama telaşıyla migrenlere gömüldüm. benim için gazete taşıdın hep. ilanlara baktık. benim gözüm ev ilanlarına kaydı. sen benim için iş bakarken ben bizim için ev baktım. bir kedi alırdık dedim içimden. kronoloji tuhaf şey. seni beklemek gibi. 2013, kasım şimdilik buraya kadar yazdım, gel de gerisini birlikte yazalım.

November 19, 2013

sevgilim,

sana ilk ve belki de son kez böyle sesleniyorum. onur ünlü düştü aklıma çay içerken. sen şimdi muhtemelen bir trendesin. ben çay içip ağlıyorum, beni öpersen belki şair olur seni yanıma aldırırım diyorum içimden. bugün ilk kez pırasa yedim. yeşil rengini çok severdin. portakal tadı aldım yerken, sigarayı bırakmak gerçekten arttırıyormuş tad almayı. belki de duyularım keskinleştiğinden sen bir trendeyken ağlıyorum şimdi. trenler eskisi gibi değil, o kara yataklı trenlerden birinde değilsindir şimdi. her şey gibi trenler de aşktan yoksun kaldı, her şey yeşil şimdi. ama pırasa yeşili değil, franklin yeşili. aşk örgütlenmektir demiş ece abi. düşünüyorum. sen beni öpersen bankaları soyardım, eski trenleri tedavüle sokardım. geçen gün ilk kez elimde banknot tutarken iğrenmedim kendimden ve maveraünnehirden. berkin elvan için yazı yazdım banknotlara, belki birisi yirmi saniyeliğine de olsa paraya senin bana baktığın iştah ve merakla bakarsa diye. sahi sen ne güzel bakardın bana. şimdiye yaklaşmışsındır sofya'ya, kaldır kafanı ve bak tuna'ya. senin ve benim en sevdiğimiz renkler var orada. göz göze gelsek sevgilim derdim sana. ilk ve son kez ama.

sevgilin,
tuna.
şunun hissettirdiğinin kıyısından köşesinden geçebilirse bir gün yazdığım, o zaman tamamım.

"sen beni öpersen belki de ben fransız olurum
şehre inerim bir sinema yağmura çalar
otomobil icad olunur, zarifoğlu ölür
dünyadaki tüm zenciler kırk yaşından büyüktür.

senegalliler dahil değil.

sen beni öpersen belki de bulvarlar iltihablanır
çağdaş coğrafyalarda üretir cesetlerini siyaset bilimi
o vakit bir sufiyi darplarla gebertebilirsin
hayat bir yanıyla güzeldir canım, sen de güzelsin

yoksa seni rahatsız mı ettim?

sen beni öpersen belki de aşkımız pratik karşılık bulur
ne ikna edici bir intihar girişimidir şimdi göz göze gelmek
elbette ata binmek gibidir seni sevmek sevgilim
elbette gayet rasyoneldir attan atlamak

freud diye bir şey yoktur.

sen beni öpersen belki de ben gangsterleşirim
belki de şair olurum seni de aldırırım yanıma
bilesin; göğsümde hangi yöne açmış tek gülsün
yani ya bu eller öpülür, ya sen öldürülürsün.

haydi iç de çay koyayım."

November 18, 2013

adem elması

bütün vücudum seni bekliyor. ellerim, parmaklarım. dudak kıvrımlarım. midem kıvranıyor, ayaklarım karıncalanıyor. huzursuzum, sürekli bir yerlere gitme telaşındayım. seni bekliyor olmaktan başka açıklaması yok bu özlemin, bu yoksunluk hissinin. oysa adını bile bilmiyorum. güleç misin, adem elman çıkık mı? bu sorular beni delirtiyor. sesini duymak istiyorum. üstüme kül döküldüğünde sen silk istiyorum, çay getirmek istiyorum sana. arkadaşın olmak istiyorum. ailen olmak. sevgilin belki. senin olmak, sen olmak.

burnum omzunda diyen şaryı dinler misin mesela. sen de kedileri sever misin? sen de özlüyor musun beni, bedenin arıyor mu bedenimi?

altı aydır düşündüğün tek soru ben olmak istiyorum. birlikte yalnızlaşalım istiyorum, birlikte sefil olalım. çaya şeker atmayalım, soğuğa inat merdivenlerde yaşlanalım.

en sevdiğin renk ne? ben en çok maviyi seviyorum. en çok seni seveyim istiyorum. seni arıyorum, seni özlüyorum, seni bekliyorum. ellerim, parmaklarım ve dudak kıvrımlarım. hepsi sana dokunuyor şuan, seni çağırıyor. sence de artık gelme zamanın gelmedi mi?