November 24, 2014

nefesini tut. ona kadar say. all in.

tam da kaybedecek bir şeyimiz kalmadığını düşündüğümüzde daha da dibe batıyoruz.

November 22, 2014

solar sailer

sonsuzluğa tepeden bakıyorduk. kuş bakışı. özgürlük parmaklarımızın altında. uzanamıyorduk. hani bir yerlerde seni bekleyen bir şey olduğunu hissedersin. hiçbir yere sığamazsın. doğru zamanda yanlış yerde olduğun hissinden kurtulamazsın. üstümüze kapanıyordu gökyüzü. bir cumartesi günü, yağmur yağamamış bir türlü. bulutlara oturmuş, hiç gitmediğimiz o sokaklardan konuşuyorduk. dilimizin ucunda hiç bilmediğimiz kelimeler, hiç tanışmıyorduk. yıldızlara basıyorduk, birbirimize dokunuyorduk. sonsuzluk bize uzanıyordu, biz yanlış elleri tutuyorduk. yan yana, ama hep uzak. doğru yerde, yanlış zamanda. yanlış yerde, doğru zamanda. sonsuzluk bize tepeden bakıyordu. yine de tanışamıyorduk.

artık ne doğru zaman var ne de mekan. sonsuzluğun yuttuğu iki denizciyiz tanıştığına memnun olamayan.

November 14, 2014

terzi

kocaman parçalar yok ettim senden. kalıplar aldım.sabun oldu yüzün, ellerim. kocaman parçalar koydum kendimden. severek çizdim. kestim. nehirler taştı. köprüler yıkıldı. ve biz biriz. sevmeyi öğretti bir makas bana. sen benden bir terzi çıkardın. ben senden bir sevgi. şimdi elimde bir sabun, anlamak için yok ettiğim biz. bir sabun yerini aldı senin. ellerinde ellerim.

ve o çakmağı kaybettim. çok değil bu ekimden bir cuma gelen gülüşünü de unuttum.
anlamak için yok ettim.



kavafis ve iskenderiyeli

"sözlerden, yüzümden, huylarımdan
kusursuz bir zırh yapacağım kendime;
çıkacağım o zaman kötülerin karşısına
hiç korku ve zayıflık duymadan.

kötülük etmek isteyecekler.
ama
bana yaklaşanların hiçbirisi de
bilmeyecek nerede yaralarım, incinir yerlerim,

onlar ki görünmeyecek beni saran yaralardan."

October 1, 2014

özlemek köprücük kemiğinden sol koluna inen bir ağrı. özlediğini söylemekse kanat diye gerebileceğin bir yumru. dudakları, parmakları, sokakları, kapıları bile özlüyor insan. özledikçe un ufalıyor. ezberliyor yoluna çıkan tüm sokakları. göğe değmek istiyor ama ne uzuyor, ne kısalıyor parmakları. gökyüzü hiç olmadığı kadar uzak ve sen koca bir ağrısın yanaklarımdan parmaklarıma uzanan. parmaklarım değiyor kaldırımlara, seni çağırıyorum.


July 28, 2014

yirmi alti ocak iki bin on dort

bogulacak gibi misin? kaldir kafani goge bak, bende hep ise yarar dedim. gokyuzunu de senden alamazlar ya. o an kilometrelerce uzaktik ama sanki yanimda gibiydin. beni anladigini hissettim. arada sigaramin dumanini takip ediyorum, nereye giderse oradayim iste dedin. pazar gecesi hep tuhaf olaylara gebe. peki simdi kim kimin avucunda? goge bak, cevap orada.


ssshh

would you like an adventure now or shall we have our tea first?

June 2, 2014

avuç içinde büyüt beni. seyahat edelim seninle. kedileri sevelim. uçurumlara bakalım. yollardan yürüyelim. şemsiyelerimizi kaptıralım rüzgarlara. avuç içimde büyü. nedenler olmasın. niyeleri düşünmeyelim. hepten unutalım. rasyonalize olmayalım. çimlere yatalım. gökyüzüne bakalım. ceplerimize çakıl taşları, ayakkabılarımıza kum dolduralım. şehri avuç içlerimize saralım. kaleler yapalım. burçlar. hanlar. sokaklar. avuç içlerimizde büyütelim evimizin odalarını. sımsıkı saralım parmaklarımızı.  aktarları gezelim. kekik dolduralım avuçlarımıza. kişniş ve biberiye hatta. yeşil koksun avuç içlerimiz. avuç içinin en güzel yerini ayır bana. en yeşil, en güçlü yerini. avuç içinden kocaman ve cesur bir hayat fışkırsın. senin ve benim için.

April 11, 2014

dokuzluk

kayit, istanbul.
20 mayis, ataturk havalimani.

cok yorgunum. hayatim orada ama kaldigi yerden devam etmis 4 ay. sanki ankara ucagina binene kadar guvendeyim. ucaga biniyorum. yabanci her sey yok olamaya basliyor. basladik, ilk yuz metrede yuruyecegim galiba. pasaport birden onemini yitiriyor. birazdan aile, ev. hepsi turkce. ilk yirmi dakika orada toplamda turkce konustugunu asacak kadar cok. ucak indi, kopruden geciyorum. kapi aciliyor, bavullari bekleme zamani. bavullarim acinacak kadar gec geliyor. anne, baba sabirsiz. uzakta bekliyorlar. tam o sirada bana carpiyorsun. dusuyorum. yuzunu daha once gormedim biliyorum, ama sanki seni taniyorum. elini uzatana kadar yavas cekimde her sey. parmak uclarin benimkilere dokundugunda akis normale donuyor. biraz saskin bakiyoruz. sonra telefonunu veriyorsun, ara beni. en kisa zamanda diyorum. bu sahneyi dinleyen merakli seyirci kirk yildir tanisiyorlar der, ya da bana oyle geliyor. ve her sey tam olarak o anda bitiyor.

kes.

April 5, 2014

dogdugumuz andan itibaren yalniz olmamak uzere programlaniyoruz. once aile var, sonra okul, iyi bir is, bir koca. yalnizligin kotu bir sey oldugunu ogreniyoruz. boslukta bocaliyoruz. bosluk. kocaman. kapkara. korkuyoruz, boslugu doldurmak icin elimizden geleni yapiyoruz. kendimizi boslukla, yalnizlikla ozdeslestirmemek icin hep bir baskasi uzerinden tanimlamak istiyoruz. bir sevgili. oteki yari. bosluktan korkuyorum. kendim secmedigim surece yalniz olmak istemiyorum. hep beni tamamlayacak, boslugu dolduracak adami ariyorum. peki bu ne kadar dogal? bana kodlanan korku mu beni bu arayisa iten? neredeyse emindim eksik yanin bu oldugundan. hep bir ama var ama. simdi kocaman bir ama. boslukla yuzlesiyorum. belki de boslukla yasamayi ogreniyorum, yalnizligin gozunun icine bakiyorum. uyurken hep boslugu dusunuyorum. ne kadar cabaliyoruz boslugu doldurmak icin. yanlis secimler yapiyoruz, kacirilmayacak firsat diye ustune atladigimiz seyler bizi yaraliyor.

aslinda, belki de bosluk o kadar kotu degildir?

fuhre mich, halte mich. (yaziya bakinca az bucuk ironik sarki ama yazma ilhami)

February 27, 2014

dublin, carsamba gecesi, on bir kirk iki, yagmurlu, hafif de firtinali.

uzun suredir yazmak istemiyordum. sanki bu sehirde tek bir kedi yok. yalniz bir kedi olmak zor. apartmanin onundeki kullugumuz calindi, yine. lovers in japan caliyor, tabi ki akustik. mutluyum, ucsuz bucaksiz kirlarda kosturuyor gibiyim bir bucuk aydir. evimdeyim.  sanki bir seyler eksik ama. dolmus gormemek buyuk bir eksiklikmis. ozlenecek o kadar sey varken dolmuslari aramak da ankarali olmanin donutu galiba. caya geliyim mi diye arayanim da yok. cirilciplak ve ozgurum. neredeyse tum sehri yurudum. alti saat, kirk bes dakika. sana anlatiyorum cunku gel, gel de birlikte yuruyelim. kedileri arayalim. delileri cagiralim. sokaklarda kosalim. fethedilmeyi bekleyen kocaman bir sehir var onumuzde. ve biliyorum kediler oralarda bir yerde.

n.

January 9, 2014

kaybetmenin ahlakı üzerine

her zaman haklı olamazsın, bunu doğrulayacak parametre yok. kaybolmak kaybetmeye yeğ midir? işin içinden çıkamıyorum. sanki bir cevabı yok. saçma. hep bir cevap vardır. bazı soruların birden fazla üstelik. birler, sıfırlar. bir rüya gördüm. deli gibi yağmur yağıyordu. mavi bir saree giyiyordum. yağmurun altında dans ediyorduk. ne kayıptım ne mağlup. şimdi gidiyorum. gitmek mi kaybolmak mı? kaybolmak gitmeye yeğdir. şimdi bir bavul hazırlıyorum. sevdiğim herkesi ve her şeyi 30 kilo sınırı olan bavuluma doldurmak istiyorum. kayıplara karışmak istiyorum. ismim devlet-i alanın defterlerinden silinsin, hesaplarım dürülsün. kaybetmeyi seviyorum, kaybolmayı daha çok. ama yine de dayanamıyorum. kardeşi kardeşe kırdırmak, birini üstte tutmak istiyorum. günlerdir bunun cevabını düşünüyorum: kaybolmak kaybetmeye yeğ midir?

January 1, 2014

anarşi vaktiyle bir ihtimaldi ve çok güzeldi.

"çözüldün ve utancından ölecek haldesin. adın, ancak dünyanın yarısı havaya uçarsa temizlenir diye düşünüyorsun. zaten durmadan bunu planlıyorsun. birbirinden nafile intikam planlarıyla oyalanıyorsan. kafana kurşunu sıkana kadar da bundan başka bir şey yapacağın yok. geçen sene aldığın o allahlık kırıkkale tutukluk yapmazsa tabii."