December 4, 2011

cvk

ve baudelaire ailesi misali bizim icin hersey daha da kotuye gidiyordu.

October 30, 2011

titanium

"...çünkü sıfırdan hayatlarını yaratmış insanların hikayeleri kadar hayatlarından bir sıfır yaratmış olanlarınki de gösterişlidir. ...sonuç olarak, mahvedilmiş hayatlar, yetenekler ve kaçırılmış fırsatlarla dolu yıllar hakkında konuşmak zevklidir eğer o hayatlar, yetenekler ve yıllar size ait değilse." (hakan gunday, pic)

September 7, 2011

Bana evlenme teklifi etti demistin, cok sevindim addy. Hala gordugum en iyi yalanci benim. O an sirf sen seviyorsun diye ictigimiz bu boktan bira sisesini, ki buna bira demek hakaretti, duvara firlatmak istemistim. Ya da daha iyisi seni o duvara firlatmakti. Ama o tatli surat bu kokos mekanin tirtikli duvarinda bir parcasini biraksa o kil kuyruk garsonu da dovmem gerekirdi. Bir bira daha diye bitmisti serefsiz, evet bi sidik daha de digimde musteri her zaman haklidir ifadesiyle uzaklasmisti. Firsat vermiyordu ki, ellerini senden uzak tutamayan o hiyara olan sinirimi kafasina gomeyim. Sen yine herseyden habersiz sendin, biraksam uzerime gokkusaklari kusacaktin. Seninkinden ne haber demistin, tabi ki ona evlenme teklifi etmeyecektim. Ellerimi omurgalarinda gezdirmek istedigim tek hatun senken ona tahammul etmek yeterince zordu zaten. Yol verdim ona addy, o da kuyrugunu baskasina sallamakta gecikmedi. Cok uzuldum enis demistin, inan benim kadar degil demistim belki sevkatten sarilirsin diye, iste boyle boktan bi herifim. Buna daha ne kadar devam edebilirim bilmiyorum, koseye sikistim. Artik canini yakmak istiyorum, nihai evreye geldim. Belki tatli kardesini ayartirim, ona ne kadar duskun oldugunu bilirim. Ya da mark miydi gecen kis gelen eski kirigin, onu nisanlinla -arrgh- paylasirim yine bu sidigin su gibi aktigi bir aksamin bitiminde. Iste ben boyle bir herifim ve hala omurgalarina kitalarca uzagim. Simdi kalkip gercek bir bira alacagim ve rest, bu mektubu da digerleri gibi yakacagim. Ya da seytanim bol olacak ve bu mektupla olu bulunacagim. Belki genc enis ya da daha kotusu enis samsa diye anilacagim. Sana gelince, sokakta goz goze geldigin her 'enis' tarafindan addison love bakislari goreceksin. Nesesi yeter bebek, nesesi yeter.

August 30, 2011

'aradiginiz kisiye suan ulasilamiyor, mumkunse denemeyin' yazili bir t-shirt giyiyordun seni ilk gordugumde, heralde sen yapmistin. saclarin daginikti, gelisi guzel bir topuz yapilmisti. bebek saclarin onlerden fiskirmisti, arkalarda luleler vardi. hava nemliydi, lulelerin suclusu belliydi. tenin fazla beyazdi, kirpiklerin kivrilmamisti. ama yanaklarin, onlar alabildigine kirmiziydi. sanki elma sekeri kaplanmisti. sonralari ogrenecektim ki alnin da boyle kizarirdi, kizdigin anlarda tabi. mizacin geregi kizardin, bu da benim antikaligim derdin. olur olmaz kizardin islere, bizlere. gozlerinde bogulmustum, oyle bir mavi ucsuz bucaksiz bakmisti ki bana. benden hoslanmamistin, dudak kivrimlarindan okumustum bunu. bu isler boyledir demistin cok sonralari varliginla omzumu senlendirirken. oyle bir kivrilmisti ki dudagin, o an geri donusu olmadigini anlamistim. sevmistin beni, tipki seni sevmemenin imkansiz oldugu gibi. bugun burada, ucagima cagrilmayi beklerken anliyorum ki romantik komedi boktanligi esenbogaya islememis. kapi acilmiyor, sen iceri kosmuyorsun. replikler havada ucusmuyor, kucagima atlamiyorsun. bacaklarini belime dolayip opmuyorsun beni. gururun elvermedigi icin sana aldigim ucak biletine de dokunmuyorsun, sinirle parcalamak bile gelmiyor icinden. hep boyle gurur yapar miydin, bu karari seninle almadigim icin geliyorum diyemezmiydin bana eskiden de? vucudundaki her bir benin yerini ezbere biliyorum da bunu bilmiyorum iste. tek bildigim seni birakip dunyanin bir ucuna tasiniyor oldugum icin 'aradigim kisiye ulasamiyorum'. ama denemek istiyorum, 'mumkunse'.

August 29, 2011

islik calmak dunyanin en bagimsiz eglemi derdim hatirliyor musun, uyku tutmayan bir kasim aksamina denk dusuyordu bu konusma. gri bir hirkam vardi, depresyon hirkasi derdin sen ona. mizikam dururdu hep sag cebinde onun. sevmezdin mizikami, mazeretin de yoktu. beni kiskanirdin galiba, dudagimi seninkiyle degil de onunla mesgul etmeme bozulurdun. ama icten ice dinlerdin caldigimi, dudak kenarin gulucuge kivrilirdi. sonra birakirdim calmayi, sakallarina dokunurdum, dudaklarina. hep cok yumusakti yanaklarin. cok yumusakti ses tonun. cok guzel yalan soylerdin mesela, hicbirine inanmazdim. o kadar guzeldi, o kadar gercek. beni kucultup cebine koymak isterdin, sen varken mizikaya gerek yok. tanidigim en guzel icki sesi de sendeydi, cok guzel icerdin. raki dudaklarindan gecip gittiginde hayran hayran izlerdim seni, istemezdim bu zayifligimi gormeni. tanidigim en guzel adamdin bora, bu canimi acitirdi. en yuksege cikmistim, beni biraktiginda -ki ben seni birakmasaydim bu kesin olacakti- asagi inmek zorunda kalacaktim. belki kendim inersem basamaklari, daha dik kalacakti basim. giderken sana bunu soyledigimde bana bakmistin, zekama hakaret ettigimi soylemistin. bak yine yapmistin, bir mukemmel yalan daha yumurtlamistin. beni birakmayacaktin, hep sana mizika calacaktim. bana eziyet edecektin. seni seviyorum cocuk diyecektin. harika bir yalanciydin, senden sonra daha iyi bir yalan duymadi kulaklarim. hirkamin cebi hic dolu durmadi, hic yalana nazir raki icmedim. ozgurce calamadim isliklari. hic adam gibi sevmedim, nefret edemedim. telefonlarini acmadim. yolladigin yuzugu takmadim. evet diye haykirmadim. uyumadim kollarda. simdi sana son bir ballad calarken durustce yalanlayabilirim zamani. sen mukemmel bir asiktin, daha da mukemmel bir yalanci. ve kesinlikle essiz bir ip cambazi.

ekim,
ayakta kalan son mizikaci

August 25, 2011

sen hep ciplaktin elif, agzindaki sigarayla giyinmis sayilmazdin. giyinmeye inanmazdin. seni kimseler giyinik gormemisti, asla. gorenlere dair ufak hatira kirintilari da coktan supurulmustu. basit bir insanim demistin, dugmeler ve kumaslar her seyi karistirir. zorlastirir miydi teninle dans eden ipek bir elbise? seni tanimasalar ne munasebet derlerdi, ama seni kimseler gormezdi. oyle pek kimseler konustugunu da bilmezdi, dans etmek konusmak mi derdi yetiskinler. gidilmeyen adalar tarif edilmezdi, ustelik biz bes metre kuzeye git sola don tanimlarina itibar eden tiplerden degildik. katiydi kurallarin, bir kahve uc sigarayla gunu acardin. kapin bir sicilya sokagina acilmadikca disari cikmazdin, oysa bir ankara kapisinin sicilyaya acilmasi senin giyinmen kadar uzakti sana. yirtip atmistin ucak biletlerini, sonra bana yine oyle bakmistin. kahve yok mu? bizim evde hep kahve olurdu. oyle nescafe falan icmezdin, filtre kahven mutlaka hazirdi. sever miydin? beni ya da kendini? iste bunu asla bilmezdim, giysili halini bilmedigim gibi. sen hep cok basit ama cok zordun benim icin, dikisler ve dugmeler gibi.

dugmelilerden rodin

August 22, 2011

mine,

senin hayallerin vardi, champs-elysees arsilanicakti. tayyorler giyecektik seninle. floransa katedralleri bir bir gorulecekti. portofino'da gunes saraplarla onurlandirilacakti. senin hayallerin kadar guzel yesil esarbin vardi anne, zarif ellerin vardi. gunesin alevden saclari, benim yagmurdan kucuk ellerim vardi. baktim da senin hala umudun var, zarif ellerinle yaktigin sigaralarin. ama ben, ben sustum. senin gozlerin kadar yesil esarbin var, soluk dudaklarin. senin hayallerin var, benim kulak arkasi saclarim. uykum gelince ele verir beni saclarim, parmaklarim. benim uykum var, senin masallarin.

nurtus

August 19, 2011

i am x


stay tuned

yine dort ayak ustune dustum, uluslararasi beni bekler. gelecegin en zeki, cevik ve ahlaksiz gazetecisi icraatlarina devam edecektir.

August 8, 2011

pek de sevgili olmayan elin,

o gunu hic unutmam, bahce kapisi gicirdayarak acilmisti. gunes buklelerine vuruyordu. yeni pedikur yaptirmistin, belliydi. kucuk seytanlar tam emilesi duruyordu ama ben hic boyle seyler yapmam bilirsin. gozlerinin yesilini siyah yesil kalem kombinasyonuyla belirtmistin. o daracik bluz tam senin icin yapilmis gibiydi. bu tabloyu bozan tek sey salindikca sana eslik eden sigara kokusuydu. ona gitmistin belli. onunla sevismistin, ta ki o senden istedigini alip yol verene kadar. simdi icindeki sevkat acligini bastirmak icin yolun dusmustu buraya. eski kurkcu dukkani masali, yapma bunu cok iyi biliyorsun. her gun bir onceki gunden daha ustaca sahneliyorsun. eminim yapabilsen ikimizi tek bir vucutta toplardin. ah su ideal dunya. deli gibi asik oldugun sevisme arkadasin ve sana deli gibi asik uyku arkadasin. bunu daha fazla uzatmayalim dediginde yuzunu gormeliydin, alt dudagini isirmistin elin. gafil avlanmistin. ustelik o hayvan herif boynunu emdigindeki turden bir avlanma da degildi bu. sendelemistin, ne diyorsun bana kahvalti hazirlamissin. ustelik hanimeli bile almissin. dengesizdim haklisin, o an elimde kibrit olsa evi yakardim. emekliye ayriliyorum elin demistim, yardimci erkek rolunden sikildim. hic beklemedigin yerden vurulmustun, o seni yine bir sevisme sonrasi kiskisladiginden buraya gelirdin, buradan kiskislandiginda ne bok yiyecektin. suratindan okunuyordu ve sana yemin ederim bebek, zevkten geberiyordum o an. gozyaslarin bile geri adim attiramamisti bana. ilk kez sen bana muhtactin, bunun tek anini bile kaciramazdim. hic adetim degildir ama bir sigara yakmistim. sen geri geri adimlarla uzaklasmistin. simdi geriye bakinca diyorum ki iyi ki elimde kibrit yoktu, yeni sevismekten gelen buklelerin tutussa yazik olurdu. perde.

emekli emektar, yanki

armut dibine duser?

"fakulte son siniftayken, bir grup arkadas kadinlarin kaymakam olmasi icin ugras vermistik. bu calismalarimiz sirasinda, icisleri bakanligi personel muduruyle de bir gorusme yaptik. mudur bey bize gerekce olarak kadinlarin narin olduklarini ve korunmalari gerektigini soylerken, kendisi makaminda oturuyor ve narin ve korunmasi gereken bizleri ayakta bekletiyordu." 1982 mulkiye siyaset ve idare bilimleri mezunlarindan mine cevik'in anisi. tesekkurler anne.

August 6, 2011


o gunden sonra sardunyanin yaninda, sarap butigindeki kediyi goren olmadi. yoksa pisirip yenmis miydi? 
resimdeki genc bayanin bu esrarla ilgisi var miydi? bu durumda herkul puaro ne yapardi?

August 5, 2011

her ayin besi benim, kafamda bu boyle. belki bi' ayin besi dogdugum icin. her bes eylul, ekim, kasim... hepsi benim. her bes biraz daha dogarim ben. dedim ya sahiplendim bir kere, oyle de bencil bu bunye. bugun yine bir bes, ben bir agizda kufurum. agustos boceginin civiltisi saydiklariniz benim kufurum. oyle de meshurum. bir bes daha gecerken ben yine dogmus gibi ozgurum. bir elimde kagit, digerinde kalem. duzusmek kelimesi kadar hurum. her bes bir ekim besi kadar benim dogumgunum.

August 4, 2011

o z g u r l u k? cocuklari dogru bildiklerini soyledigi icin hapse atilan anneye nasil anlatirsin ozgurlugu. peki anadilini bilmeyen bir ogretmenden, sistemden okuma yazma ogrenmeye calisan cocuga nasil aciklarsin bu kavrami. cesedi bulunamadigi icin dogru durust bir cenaze yapamayan babaya ozgurluk, heey ozgurluk diye sakirken anlatabilir misin sahi? ellerinle yarattigin, besledigin savaslar ugruna kandirdigin evlatlarin cenazelerinde on saflarda mirildanabilir misin ozgurluk diye? yillarca gencecik cocuklari birbirine kirdiran netekimciler geceleri nasil rahat uyur diye dusunen kiza hah iste ozgurluk, firindan yeni cikma mi dersin? dersin. gozunu kirpmazsin, hatta yillar sonra gozden dustugunde bile bir bir anlatirsin utanmadan sikilmadan. ustelik beyaz kitleni yine pesinden suruklersin. dusunce ozgurlugu dersin sonra adina. dogru mu? vatan sag olsun der gecerler, pesindeki kitle kadar pasiftir karsindakiler. soyle bana yilmaz kafandaki kokusmus turkiye semalarina karsi, ozgurlugun resmini yapabilir misin?

August 2, 2011

anna,

hangi sen'e yazdigimi inan ben de bilmiyorum, bir sen kaldi mi bundan da emin degilim. orada degilsin, anliyor musun beni? sevisirken degilsin, en kaba tabirle icindeyken bile degilsin. tebessum yayilmayan o dudak bile yok. kazadan beri yoksun hayir, bu hacim yigini bir anlam ifade etmiyor. ben, senin gibi,o bilim adami takimindan degilim, siktirik fizik kanunlariniz benim bu siktirik benligim icin yeterli degil. seni varsaymam icin degil. hangisi dogru bilmiyorum, kazadan sonra senin yaptigin gibi cennet kavramiyla uyutuldugumuza inanmak mi yoksa benim gibi yasamaya bakmak mi? sig bir adamim kabul, benim annamin ellerini uzak tutamadigi bir adam. artik bilmiyorum, senin soyledigin gibi salt cehennem hayati mi yasiyoruz? bilemiyorum bebek, cehennemdeysek eger beni uyutan, cennet denen boktan tatil icin sabah sekiz aksam bes kicini yirtan memurlardan farksiz yapan sendin. ne para, ne ihtisim, anna, benim guzel dudakli daha da guzel goguslu mabedim. simdi soyle bana, hala varim diye bilir misin? tum bu kavram safsatalarini birakip bu koltukta, tam da su anda sortumu siyirip ustume atlayabilir misin? iliklerine kadar yasayabilir misin? supheliyim. o yuzden tam da su anda geri alma tusuna basicam hayatin, bizi o kavsaga tozu dumana katip taklalar attigimiz ana goturucem. cunku o zaman gercekten olu olacaksin guzel anna. beni tukettigin, tukendigin kadar olu. ve en azindan hayata hep anlamli bakmis bir anna gecmis olacak dunyadan, kazadan sonra cehennem kuramlarina sarmamis bir anna. bahsis birakmami sevmezdin ama, ustu kalsin. meteliksiz olmek icin guzel bir aksam.

plain jack

August 1, 2011

salas bi yere gittim bu aksam, kadikoy kokuyor. eski gunlerde beyoglu birahanelerindeki beyefendilerden oldugumu hayal ettim, seninle yaptigimiz gibi. ikinci birami yariladigimda sana yazmam gerektigini hissettim, sanki okuman mumkunmus gibi. hayat garip, hep ruzgara karsi isemeyi basaran heriflerin efsunlu oldugunu dusunurdum. ama iste sen ordasin, asiyanda, bense burada hic olmadigi kadar nefes aliyorum. "it oglu" derdin, "sigara icen erken olur. ben kendi payima dusen yavas olumu birayla dolduruyorum." belki cikar gelir yine it oglu dersin diye uc uca ekliyorum mereti. yine de yetismiyor goge. sen inanmazdin gerci oraya gidecegine. pamuk tikandi mi isik gitti, gerisini dusunme emre. daha da sorgulamazdim, simdiyse tek yaptigim bu. agir tramvaya bagli depresyon dedi doktor, bugunlerde en yakin arkadasim oldunun entel jargondaki karsigili bu. bir kitap yazdim sonunda, kayip adamdan kayip mektuplar. bir kopek aldim, onlarca bitkiyi bok yoluna yolladim. sulamayinca da yasar dedikleri kaktus bile itinayla kefeni boyladi penceremde. galiba giderken yasam duygumu da goturdun. besinci birayi soyledim simdi, kelimeleri kaybetmeye basladim. artik bu kadar suskun olma olur mu, ben payima dusen kelimeleri siraladim. son biram senin icin geliyor. hadi kutla ve bitir.

it oglu

July 30, 2011

migren

bu noktaya nasil geldik merak ediyorum. sana bu pencereden gordugumu anlatiyordum shinead, sen de bazen bunlari goruyordun. gunes sana sari oldugu kadar bana da sariydi. evet belki senin icin dogum kontrol haplari kadar sariydi, bana sidik kadar. ama sari olma noktasinda anlasiyorduk. ayni sarkilara ayni perdeden giriyorduk. bazen ucuz saraplarla kutluyorduk gunesi, geceyi yolcu ediyorduk. bazen kadehlerde jack'le selamliyorduk geceyi. sonra sen o zuppeyle martini kadehlerinde gunleri oldurmeye basladin. sormadan edemiyorum, onun sarisi daha mi isiltiliydi. yanlis anlama beni, seni birakamadigimdan degil. gitmek istediginde seni durdurmamistim biliyorsun, daha o zamandan sen bana uc noktanin bir duzlemde olan iliskisi kadar uzaktin. biliyorsun kelimelerle iyi degilim, belki opusuyor olsak suan beni cok net anliyor olurdun. hala dudaklarin catlak mi? o kayaliklara gidiyorum bazen, atiyorum kendimi denize. saatlerce kaliyorum, dudaklarim tuzla butunlesiyor. cukur cukur oluyor eserin, daha bir gurur duy diye anlatmiyorum bunu sana hayir. sadece demagoji sanatinin dibine vurmak istiyorum. iskocya hala boktan mi? yoksa ust tabakaya kapagi attigindan beri daha mi mavi gokler sana? akdeniz bana gore degilmis, haklisin. sicak yalarken tenimi, tek dusunebildigim ruzgarli iskocya yamaclari. bugun italyan bir kizin kurek kemiklerini kesfettim ve inan bana tek bir aninda bile seni dusunmedim. ama huzursuzluga olan duskunlugumu biliyorsun, durduk yere yaziyorum iste sana. belki kocanin yazihanesine postalarim mektubu, bir parca da sana armagan ederim huzursuzlugumdan. tatli ve mayhos bir bal sarabi gibi huzursuzlugunuz bayim, baska bir sey istemediginizden emin misiniz? lanet olsun sana roy dedigini duyar gibiyim, lanet cekecek kadar tanrim yok bebek. ama illaki bunu soyleyeceksen cehennemde gorusuruz, eminim kavrulmus fistik teni sana cok yakisir. hayir tatlim, o sus kopegini disarida birakman lazim. tanrin o kadar boktan ki hayvanlari cennet ya da cehennemine kabul etmiyor. eminim sana buyukannen bunu coktan soylemistir, hala seni pazar ayinlerine surukluyor mu? o yasli fistiga selam soyle, tanrin biliyor ya benim derdim onunla degildi. duyduguma gore hemen dislerini yaptirmissin, artik parayi dert etmen gerekmedigini yuksek fisiltilarla yayiyormussun. ne sandin, en yakin arkadasimla yattin diye sana bana oldugundan daha sadik mi olacakti? bizi hic anlamadin bebek, o zuppenin seni hic anlamadigi gibi. simdilik kendine iyi bak, dua et de kocan mektubumu minik parcalara ayirmasin. tam sevdigin gibi yazdim, boktan ve anlamsiz.

hic olmadigi kadar ayik dostun,
roy.

July 29, 2011

big brother

dershaneden donerken rastlamistim, kayitsiz kalamadim.

goygoy

dunyada, irkciliktan rahatsiz olan uc bes kisi oldugumuzdan supheleniyorum bazen ciddi ciddi. [bi'şi bi'şi]

July 28, 2011

sene asagi yukari 1996, porselen bebek kadar guzel nc muhtemelen cocuklugunun altin caglarini yasiyor. sokakta her genc kizin "ay ciniim ne seker"lerini cekiyor, yasli teyze magneti gorevi goruyor. son derece mantikli bir annesi oldugu icin kuslar ve arilarin sirri, kizlarla erkekler arasindaki bedensel farklar ona coktan citlatilmis. tepkisi pfft big deal olmus. ama sonra olan oluyor, yuvada sonraki yillarda iserken yumurtaliklari olduguna lanet etmesine neden olacak eylemi ogreniyor. sidik yarisi. elbette yaris kismi bir noktadan sonra ilgisini cekmiyor. o erkek denen canlinin iserkenki rahatligindan buyuleniyor. sonraki yillar yasadigi elim olaylar -ki nc bunlara, sarhostum hatirlamiyorumdan ziyade degildim ve dibine kadar hatirliyorum diyor- ncyi bir cuku olmadigina lanet eden anlar yasatiyor. peki sabahin laf olsun diye degil cidden korunde nc neyin kafasini yasiyor? menemen gordugu ruyasindan -ki biraz sonra mutfaktan gelen menemen yapiminin incelikleri konulu konusmanin etkisi oldugu anlasiliyor- ani bir iseme durtusuyle uyanan ncnin el yordamiyla boxerini giyerken uyku sersemi aa cebi varmis kafasiyla tum bunlar gelisiyor. damn.

krose

"henuz soylemedin belki ama biliyorum, gidiyorsun. tuhaf, bu anin gelecegini bile bile hazirliksiz yakalandim. ama iki gundur sana soyledigim gibi, kendin icin dogru olani yapmalisin ve daha azina razi olmamalisin. kendi payima seninle ayni sehri paylasmak guzeldi, tipki senin gibi okumaya deger bir oykuydu." yazmistim bir kac saat once. hem beni hem kendini ters koseye yatiracagini bilemezdim. hep beklenmedikleri getiriyorsun ve ben degisim ruzgarinda cirilciplak kalmaktan korkmuyorum. seninle, degirmenlere karsi. en yakin arkadasin, always.

July 27, 2011

so long and thanks for all the fish

bu sabah uyandigimda cidden mezun oldugumuzu fark ettim oyku, sana da oldu mu? bozkirda yesil yuvadan uzakta, ted ailesinin uzaginda olmanin dayanilmaz hafifligi. benim icin bes, senin icin dort yil suren bu yolculugu dusundum. cogu ayri, en guzel zamanlari birlikte geceni hani. aklima o muthis siirin muthis dizeleri geldi.


"...dokuz yuz kirk bir yili aralik ayinin on besinde
 bu sabah safakla bitecek olani 
elden gelseydi tekrarlamak
tekrarlardi ayni yerden baslayip
ayni yoldan gecerek
ve yine gerekirse ayni yerde bitirmek uzere."


evet o yesil semsiyeli bendim, hani tamer hoca'nin odasini basan. tiskur ederim.
sahi biz o kurufasulye gunlerine sus kopekleriyle giden kokoslardan olmayiz, degil mi?

July 26, 2011

tam bu noktada sizi eglendirmek istemedigime karar veriyorum demistim ya

saat 23ish, dun. oykuyle parkta kendi sovumuzu veriyoruz. ve... ve icerigini elbette yazmiyorum. cunku, cunku sevgili seyirciler begenip begenmemenizi elbette zerre umursamiyoruz. mutluluk paylasildikca guzel degildir. mutluluk arkadaslara, aile insanlarina hava atmak icin cektirilen abartili studyolu abartili gulucuklerin baskalarini somurttugu olcude guzeldir. iyi aksamlar.

July 21, 2011

for a rainy day


karsinizda gelecegin en zeki, cevik ve ahlaksiz gazeteci adayi duruyor.

anakara

bugun ankara sicak, durgun ve cok cok iste. damarlarindan pazartesilik akiyor. tunali'da kavaklar hisirdiyor. keske diyorum, keske suan sardunyada earl gray iciyor olsam. biraz sonra oyku iceri girse yine o hasir sapkasi ve muhtesem kirmizi elbisesiyle. bugun ankara kisir, dongusu de oyle kendisi de. firtina yaklasiyor gibi hissediyorsun midende, kedidir kedi hesabi gaz diyip gecemeyecegin kadar gercekci. sicaga kayitsiz kalamiyorsun, enerjin burnundan akip gidiyor, buharlasiyor kaldirimlarda. betonlardan fiskiran inat cimenleri bile yesil degil bugun. one of these days i'm gonna cut you into little pieces diye mirildanmaya basliyorsun. kibrit bile direnmiyor sana bugun ankarada. bugun ankara ne canli, ne olu. bugun oyle iste ankara.

move it lady, i know kung fu




buyumek ama yetiskin olmamak, cocuklugunu hatirlamak ve onu hala sevmek guzel bir sey.

July 20, 2011

pazar itiraflar icin bicilmis kaftandir

evet belki tuhaf hobilerim var. hayatimda hic seyretmedigim, ne olduguna dair en ufak fikrim olmadigi dizileri tam ortasinda, soz gelimi sekizinci sezondan, acip izlemeye calisiyorum. hicbir sey bilmeden ne oldugunu anlamaya calisiyorum. sonra evet yemek secimlerim de tuhaf, pilavimi hep limonluyorum. hatta her yemegime limon ekliyorum. mesela aylakta tavuklu krep istiyorum, tavugu bol gelince kiziyorum. hep tuhaf seyler yapiyorum. hem ayrica coraplarimla uyuyorum, bunyem cok hassas hemen usutuyorum. sonra cok kasli erkeklerden hoslanmiyorum, hatta genelde kas sevmiyorum. romantiklige alerjim var sonra, elim ayagim dolasiyor. fazla sevgi gorunce kilitleniyorum, donup kaliyorum. evet muhtemelen pek cok politik kaliba uymuyorum, son derece anarsik kaciyorum. kaplumbagalardan pek hoslanmiyorum bi' de. cok konusuyorum sonra. buyumus de kuculmus'u unutmamak lazim, oyle diyorlar bana. bak sonra attigim basliga, bugun pazar bile degil. peki soyle, hala seviyor musun beni?

usengecim bi' de, everyday is like sunday'in linkini koymaya bile useniyorum su anda.

those were our times


postcards from italy'nin videosunu izleyince uzak zamanlara gitti aklim, sanki birkac ay gecmis de evimden tasinmis istanbula yerlesmis gibi hissettim kendimi. tuhaf, bu nostaljiye bir iki gundur kapiliyorum. dun uzun zamandan beri ilk defa yatagimda uyudum. cati katindaki -dunyanin cok uzak kosesi diye bahsettigim- odam kisin cok soguk oldugu icin orada uyuyamiyordum. dun yatagima uzunca bir sure uzanamadim, sanki son defa orada uyuyacakmisim hissine kapildim. uyuyamadim sonra, uzun zaman sonra evime ait degilmisim gibi hissettim yine. sorun ne bilmiyorum, galiba evime cok uzak ve ayni zamanda cok yakinim. 
betty blue sendromu.

July 19, 2011

she deals the cards as a meditation


o kadar hizli degisiyor ki. birden, durmadan, simultane... hatta o kadar hizli ki yavas cekim akiyor gozlerinin onunde. kayalar tuzla buz olup kumlara donuyor deniz dovdukce. ruzgar tenini yaliyor surekli, yuzler geliyor ve gidiyor. kestik. hizli hizli toparlaniyor, hicbir saniye yasanmamis gibi tekrar odaya giriyor, tokat atiyor. aglasiyorlar, bagirisiyorlar, kahkahaya tutusuyorlar. kestik. murekkep akiyor, kalem kayiyor, yavsak kagit agliyor. elleri titriyor, yavsak kagidin yavsak harfleri puruzleniyor. kestik. geri akiyor zaman, hizlica. ben aslinda, duraksiyor hepsini siliyor. tuslar biraz daha asiniyor. ben... kestik. ben aslinda ne anlatmak istiyordum, hicbir fikrim yok. kestik, kesince ne oluyorsa.
she deals the cards to find the answer.

July 16, 2011

filler ve cimen

guzel muzigin kiymetini bilen insan insanin kiymetini de bilir bence, ufak tefekligiyle yetinir bunlarin. guzel insanlar guzel muzikler dinlerler, guzel mekanlarda guzel icerler. agizlarini actikca daha da guzellesirler. hayalimdeki anneannem iyi kalpli insanlar guzel guler demisti bana, guzel insanlar oyle guzel guler iste. gamzesi var gibi guler, cigan masallari gibi guler. fillere ragmen var olan cimenler gibidir guzel insanlar. modern ya da eski usul tutucudan, dini veya siyasi tutucudan uzaklarda guzellesir onlar. bir notada, bir dumanda tuterken guzeldirler. ne yaparsan yap guzel degilsen tutamazsin bu guzelleri elinde, seninle olmeyi secmedikce ucuverirler. ne diyordum, guzel insanlar essiz olurlar. anlasilirlar mi? iste henuz o kadar guzellestiremediler suyunu havasini.

arafta kalma sendromu

mabel matiz. bugun rastladim muzigine. arka arkaya dinledim sarkilarini, civimadan huzunlendim. guzel muzik ve guzel kitapmis ihtiyacim. bir de ekibi toparlayip guzel sarap esliginde guzel muhabbet yaparsam eksiksiz olur her sey. okul oss falan bitti derken mesgale kalmadi. yeni bir ugras, bir kurban lazim.

July 12, 2011




i play my part and you play your game...
herkes er ya da gec dusunmeyi secer, benimki gec kismina tekabul ediyor. hep farkinda oldugum seyi kendime aciklamam da bon jovi sarkisina denk dusuyor. konsere gitmedim, sahilde -bizim ekibin bir kismiyla- kendi konserimi vermekle mesguldum. crystal clear, tek nokta kadar net. uc noktadan en az istiklal caddesi kadar uzak. ve sen bundan ne anliyorsun? iki nokta kadar muglak. bir zamanlar ankara dunyanin capasiydi, oykuye elephant gun esliginde tanrimi acikladigim kadar uzakta. ya o lanet olasica oltasiyla karanin geri kalanini tutmasaydi? bugun senin gunun ve sen onu da mahvettin diye dusundum, dudaklarim tuzdan kurumustu.
...you give love a bad name.

benim tanrim iste surada dedim oykuye, yarim ay harika miydi boktan miydi bilemeyerek. dreamworks herifi gibi oltasiyla yasiyor orada demek isterken pixar logosu dedim hatta, dilim cok baska cozuluyordu o aksam. oltasiyla yasiyor orada dedim, kimi zaman guzel bir kadinin tangasini tutuyor. eh yalnizlik hic ona gore degil. elephant gun caliyordu o anda, cogu anin fon muzigi benim icin aslinda. oyku bana gulumsedi. beni anladi mi bilemiyorum? -ama o hep anlar, oyle de birdir benim icin- yalnizlik diye dusundum yine, ona gore degil. en aptalindan bir aska tutularak karanin devamini cekti cunku o. capayi oldurdu, her dakikasi yaraladi sonuncusu oldurdu. tukurmek istedim, kalibina tukurmek. neden sonra yapmadim, sonuncusu oldurdu sanirim.

July 10, 2011

nihayet oldurmeyen bi' havaya kavustuk. en az bi' 15 gun ankara cok sicak dememeye karar verdim, alanyadaki nemi gordukten sonra hele. internete de ancak kavustuk da bu benden cok oykuyu sevindirdi sanirim. tatilden aklimda kalanlardan ufak bir iki ipucu: iki nokta bir noktalama isareti degil, tatillerden ask ve drama eksik olmaz, ben alistim abi ve ben kopeksever bir hayvan degilim.

July 1, 2011

nobody raise your voices


cumartesi kepenkleri kapatip gidiyoruz. seviyoruz,
seviliyoruz. ucuz kurtuluyoruz. just another night in...


June 29, 2011

yonetim calisiyor

cuma gunu tepemize en temizinden ahmak islatan indirmezse 550 civari insanla mezun oluyoruz, hem bizim hem de evlatlarini 100 numarada bile rahat aman tek basina birakmayan 'cefakar' aileler icin cehennem izdirabina donusecek eminim. imegokcek'in toplu sunnet torenleri mubarek, cocugunu kapan piste ilerlesin ablacim.

June 14, 2011

darlin'

kikikiss me

'onume sictigin kadarini sevdiysem ve aslinda sen pek cok seyi onume sicmaktansa saklamayi tercih ettiysen, pisliklerin ortaya dokulduyse ve artik rezil bir bok yiginiysan ve ben bunu sevmediysem ve gerisini hatirlayamadiysam bu nasil benim sucum olabilir?' dedigim bi' ruya gordugumu hatirliyorum. hatirladigim ender ruyalardan. siyah beyaz damali bi' yerde oturuyorduk surekli saatine bakan lavuk bi' tavsan ve ben. itiraf ediyorum uyanir uyanmaz bunun bayatligina epey guldum. cay iciyorduk, tam sevdigim gibi sekersiz earl gray getirmis. tek bir sorum var sana diyorum, bakiyor bana. izin versem bana bildigi tum formulleri, tanimlari sayicak. ama calismadigi yerden geliyor, iste saz once sordugum sorunun cevabi, boyle bok gibi kalmasi yani diye dusunuyorum. anladim ki azizim ben cok totom acikta uyuyorum.

June 12, 2011

born this way

ogulcan issiz ama komik oldugumu soyledi. bloody well right. nevi sahsina munhasir bi' ruh hastasiyim. oy vermeye (havayi koklamak icin tabi) "i love my country, it's the government i'm afraid of" yazan t-shirtumle gidecegim,  tabi "there is no government like 'no government'" yazan bi' tane olsaydi daha iyidi.

May 24, 2011

it's always sunny in...

aptalsin, sorun yok. su kagidi tutabilir misin? tamamdir, artik bizdensin.
ara sira ben okuyorum falan de, bildigini sansinlar. aman unutma, kucuk hesaplarin
adamisin sen. mumkun mertebe asagila insanlari. ozellikle hala dusunen,
sorgulayanlardansa yerin dibine sok. bunu oyle icsellestir ki zevk al.
ve sakin unutma, aptal olabilirsin ama salak asla.

kowalski, durum raporu.

May 21, 2011

hani insan sahip oldugunun degerini kaybedince anlar ya...
bana pek olmaz. hatta belki hic.

May 18, 2011

rolling in the deep


bazen yazmak isterim, bazen de baslamadan fin. 
simdi ayaklarimi tap tap parkeye vurmakla yetiniyorum.
belki bi' gun birisiyle karsilikli bagirarak soylerim bunu, tabi ayaklar tap tap.

May 16, 2011

cottage

dudak kenarindan opmek gibi bi' film (never let me go) izledim cok tatli biriyle. gulusu guneslere bedel derler ya hani bazilari icin, onlardan birisi o. gamzesi olucakmis bes dakika gec gelse, oyle de tuhaf. iyi tuhaflardan ama. sesinin rengini o cok sevmiyor ama bir bilse cok sey kaciriyor. ten rengi surekli tartistigimiz bir konu, onemli degil. teni yesil gozleriyle uyumlu, baska renk olsa o bu kadar aldante olmazmis. hayatimdaki yeri kadar aldante, iyi ki var. bana yazdigi dogum gunu yazisi kadar mutluluk verici olur mu bu yazi bilemedim, umarim yerini bulur.

nurtus.

May 14, 2011

sevgili molly,
hayatimin seyri icin sana yazmayi uygun buluyorum. uc uca ekledigim pullar sana bunu ulastirir mi bilmiyorum, belki de hic ulasmamali. bir tarla uzerinden gecerken artik takati kalmamali ve bir pamuk dalinin ustune dusmeli. onu toplayana hicbir sey ifade etmemeli ve cope atilmali. ama onu okumus pamuk hikayesini donustugu elbiseyle anlatmali. elbise onu duymayan kulaklara bagirmali. bir kadini oynayan kizin ustunde kafamdakileri yansitmali. ve yine benim gibi gozler gormeli onu, kis kis gulmeli igrenc kelimeler kusarken manifestomu uzerinde tasidigindan habersiz bu kiza. ve o kiz her insan oldugunu unuttugunda kanamali kelimelerim, sucunu gun yuzune cikarmali. sonra bir gemiye ulasmali ipliklerim, kulleri denizle bulusmali.

jon,
asla.

May 10, 2011

inceliklerden kirildik

hic yapmadigimiz kavgalardan, hic yazmadigimiz mektuplardan... hic adam akilli icmedik seninle, aglayamadik adam gibi. sen baskalarina mektuplar yazdin, ben sadece izledim. yeri geldi ilk benim bilmem gerekenleri en son ben ogrendim. sen kazik yedikce bana geldin, hic yanlisti demedim. bana attigin kaziklardan hic soz etmedim. ilk opucuklerimizi hic konusmadik. bedenlerimiz birlikte uzarken aramiz kisaldi. bir noktada buyudugumuzu fark ettik, mesafemiz bizden buyuktu. artik placebonun o meshur sarkisi, hele o paris konser kaydi da kirikti. ruh esleri aslinda yoktu. hic yapmadigimiz aglasmalar, hic kullanilmamis mendiller... anlasana; inceydik, kirildik.

April 28, 2011

hastayim, nefes alamayacak kadar hastayim hem de. sabah 10:21 dershane ariyor, uyanmasam mi diye dusunurken bir bakmisim selin ablayla konusuyorum. haftalar oncesinden soz verilen etut bugun konmus, elbette yetiskinler yetiskinleri dinledigi icin. illa babamin konuya el atmasi gerekiyor. benim haftalardir tum mantikli sebeplerle etut koyulmasi icin konusuyor olmamin onemi yok, seni anliyorum alper kamu. kepazelik. iste bu yuzden yetiskinlik sinirini asla gecmeyi dusunmuyorum, bes ekimden beri legal olmam kimin umrunda?

sirf okuyabilmek icin tum zamanimi boyle aptalca heba ediyor olmam, okunacak onca kitabi kacirmam o kadar aci ki. yutkunamiyorum. sonra dusunuyorum 'cilgin mi cilgin projeler'i, 'ana dilinde okuyamazsin, istemezuk'leri, 'beyaz turk' kiclarini, 'derinci'leri ve daha nicelerini. zaman kaybediyorum, cok zaman. oykuyle konusmayi ozledigimi fark ediyorum, tum bu ygs vidi vidilari olmadan hakikaten konusmayi. belki aglasmayi. disarida insanlar oluyor, ben icimde oluyorum. bir levazimatci olmez dedigini duyuyorum orta yasli bir kadinin, insanlar olur diyorum. fikirler susturulur, insanlar oldurulur. bunu en iyi sen bilmelisin, yasadigin kusagi gormuyor musun diye haykirmak geliyor icimden? insanlar oluyor, fikirler susuyor. sonra sizin cocuklar yasasin demokrasi, yasasin laik ilkeler diye vur patlasin cal oynasin yapiyorlar. igreniyorum. anlasamiyoruz, bir levazimatci oldurulmez, olmeyi secer. ve bir levazimatci oldugunde yerini 10u birden almaz, oyle de ozeldir cunku.

ne diyordum insanlar olur, fikirler mahkum olur. sizin zihinlerinizin korku hapishanelerinde isgence gorur. sonra siz kalkar 'sevgi' gibi isimleri kullanip hastaneler acarsiniz, isgenceyle tattiginiz o zehri daha cok ister, zihinlere sacarsiniz. igreniyorum, insanlik sucu lafini duydukca daha da cok igreniyorum. ve bana ama biraz da trigonometri almaz misin diye sorduklarinda essiz yuzlerinde porselen fincanlari parcalamak istiyorum. insanlar disarida oluyor ben icerde, yardim cigliklarini duymamayi seciyorlar, yaralilara yardim eli uzatmiyorlar. hey ozgurluk?

April 26, 2011

bugun turev cozdugum diger her gun gibi 'turev sonum olmasin' playlistini dinledim. 40 beirut sarkisindan olusan bu leziz liste endorfin gibi geliyor bana. toprak bile beirut kokuyor ruhuna burundum yine, o halde buraya da yayalim o havayi.

bu 'ne alsam yahu afedersin civik nc'ye?' diye soran arkadaslarim icin gelsin. zira senede iki kere bu eziyeti yasiyor, yasatiyorlar. bu olmadi bi' demet papatya da olabilir tabi. hmm sey hermes mi, hermes'e de hayir diyemem.

bu da ilerde cenazemi hazırlamak zorunda kalacak sansli faniye gelsin. kaptin sen fikri kofte, bu olmazsa iskocyadaki enfes tepelerde de birseyler ayarlayabilirsin. zach cordon'u (trompetiyle birlikte elbette) getirebilirsen seninkine seninle ilgili guzel laflar edebilirim, bakarsin benden cok daha iyi bi' yere gidersin.

bu inanilmaz yetenekli arkadasim oyku icin gelsin, bana boyle bi' t-shirt hazirlamak icin can atiyor biliyorum.

bu sarki muzik ruhun gidasi insanlarina gelsin. ´I play for those who want to hear something energetic and true and beautiful in music again. Zach Cordon´

kulahli kaptan nc



ne zaman kendimize gazete kagitlarindan kulahlar, gemiler hatta belki kaleler yapmayi biraktik hic bilmiyorum. bir sabah uyandim ve artik kimse gazete kagitlarindan, kalelerden bahsetmiyordu. kimsenin buna -ve dolayisiyla bana- ayiracak vakti yoktu. bir tur terkedis belki, ya da bir tur buyume cagrisi. ustelik elimde gazete kagitlariyla beni gormuyorlardi. daha da garibi herkes kiliclar yapmaya baslamisti, birazdan birisi sinekler tanrisini oynayacak gibi gelmisti. hala dusununce korkarim, garip. dun kendime cayla islattigim sarimtirak gazete kagitlarindan gemi yaptigimda, dudaklarimi hissetmeyene kadar sokakta dolastigimda, belki biraz icip agladigimda ama en cok da o sarkiyi kulaklarimi tikayarak bagirdigimda kendimi durduracak degildim. 

don't you shiver
sing it loud and clear

April 7, 2011

to yerine 2 yazanlar, tehlikeli isler pesindesiniz. seks yerine 8lesenler, nice pic. devam yani. yours truly, lafin gelisi. hayati cozmus kro kiz edalarinda ozlu sozler, manili sakizi aratmamalar. kisacasi benim olanlardan uzak dur burcucum, cok guzel cikmissin.

bu da alakasiz sarkisi olsun

April 4, 2011

balik bastan kokar demisler, ukalalik yapamayacagim bu konuda bilemiyorum kim demis ne zaman demis, o sirada sevisiyor muymus naapiyormus falan. o sorulara baktigimda, boyle boktan olduklarini gordugumde ben dahil cevremdeki pek cok kisi iskillendi. ha bunu dile getirmemiz biraz zaman aldi zira semsiye oyle kolay kolay acilmiyor girince. bu, kopya sifre skandali veya her ne deniyorsa sizin orada, oyle tatli dille, on sevismeyle cozulecek bir meseleye benzemiyor. sivil itaatsizlik? count me in.

March 29, 2011

aspirin, fil ve ben cay partisi yapiyoruz. long island iced tea ile aciyorum, yok mu arttiran?

March 24, 2011

yesil semsiye

bir sarki dinledim ve hayatim degisti. artik daha farkli bakiyorum hayata. her adim bir firsat. her bardak dolu, her dolu bir nese. bir sarki dinledim ve ben degistim. olmadi mi? basa sariyoruz. uc, iki, bir...
bir sarki dinledim ve tum ikili iliskilerimi gozden gecirdim. simdi toparlamam gerekenleri toparlamayi planliyorum. artik birak daginik kalsin diyen bir ben yok. belki biraz daha kendimden odun verip zamaninda kendimi yeterince kullandirmamisim gibi yine agir yuklerin altina girecegim. bir sarki dinledim ve daha iyi bir insan oldum. bam, kesiyoruz. ne yani yine mi olmadi? sil bastan, uc ik...
bir sarki dinledim ve bendeki merhameti ben kesfettim. unutmak istediklerimi unuttum, kurtuldum. affettim ve arindim. bir sarki dinledim ve onlar iyilesti, ben iyilestim. kestik. ne var yine? uc, ikkahretsin...
dur n`apiyorsun? mudahale diyoruz buna, iste burada ben kamerayi ele geciyorum. ve tam burada artik sizi eglendirmek istemedigime karar veriyorum. ve sonra ve... sonrasini henuz bilmiyorum. hafif bir gulme tutuyor beni, uzun zamandir kayip yesil semsiyemi omzuma asip cikiyorum. size kalansa nasil bir ruh hastasi olduguma karar vermek. ne diyordum, bir sarki dinledim. orta halliydi desem yalan olur, oldukca hos bir melodi. tekrar dusundum de olaganustuydu sarki. bir sarki dinledim ve yoluma devam ettim, ne bir eksik ne bir fazla.

March 13, 2011

bu bir sapka

bugun shutter island'i izleyemedim, yeterince muzik dinleyemedim, uyuyamadim. butun hissedemedim. bugun tam bir yetiskindim ve bundan hic hoslanmadim.

March 10, 2011

hayır ben yapmadım

kaşağıyı ben kırmadım diye haykırmak, yılmaz morgül gibi koltuklara kapanmak istiyorum. son 24 saat içinde ygs giriş belgemi iki kere kaybedip buldum, laptop'un şarj aleti kırıldı, iyiden iyiye hasta oldum, gözümdeki arpacık iyice rahatsız edici oldu, çalışma şevkim desem kapıyı çarptı çıktı. taşşak kebabı oldum afiyetle. yeni şarj aleti alana kadar seyfo, midyat gülün. adios.

March 9, 2011

gotcha

murphy kanunlariyla ilgili yaziyordum da yaziyordum. fark ettim ki ben evrenle tassak gecerken tassak kebabi olma ihtimalim artiyor, dedim orada dur. evrencegizin terazisine tikladim ve uslu bir kiz gibi ona kadar saydim. ne diyordum, evren bizimle cok fena tassak geciyor.

March 6, 2011

kor olasi postacilar

8.3.9, dedem artik yok. 9.3.9, kocatepe ile tanistim. kelimeler suslu ve zarif, onun varligi gibi. yazilacaklar yazildi, ince bir veda havasi dendi. gerisi bana ozel, simdilik yazilmayacak. 8.3.11 bir bardak viskiyle o anilacak -tek basina-. elbette davetiyesi postada kaybolan maaile anma gunleri ile alaka kurulmayacak. aileye giris davetiyem de postada kaybolmustu zaten denecek, ama bu bambaska bir hikaye oldugu icin baska sayfalara birakilacak. madem iki gun sonrasi icin bunlar yapilacak, bi' ara da bundan sonraki cumlelere zaman ayirilacak. 'moderin' toplum kadininin zihnindeki erkek evlat makbuldur dusuncesine tukurulecek. parazit yasam formu olmamak yolunda adimlar atilacak. fitne fesat, ziyan bir adam olunmayacak. ne olursa olsun icin el vermiyorsa taviz verilmeyecek. yeri gelecek unutulmayacak, affedilmeyecek. bi' de boyle konudan konuya atlayan yazilar yazilmayacak -en azindan belki-.

addendum: though this be madness, yet there is method in it.


'esas' kara koyun, nc.

March 4, 2011

...so i got busy throwing everybody underneath the bus.


bahanem ne mi peki? sarki sozleri cevaptan sayiliyor muydu? 
'you see i'm on a losing streak' desem? olmadi mi? bence bahanelerin sahiydi. 
durust mu olmaliyim? durustlugumu hak etmek icin ne yaptin? bunu hak ettin mi?
... ben de oyle dusunmustum.

.





... ve tereddut etmeden onlari itmeye devam ettim. bir daha, bir daha ve bam. kan govdeyi goturdu. ne mi yaptim? tereddut etmedim. goruyorsun ya 'i'm on a losing streak'. yeterince ikna edici olmadi mi? burada ne mi goruyorum? pembe kuzular, pamuk seker belki. bugun mu? 2007nin sonbahari, eylul olmali.

nc, -not so- new kid on the block
if you want blood (you've got it) | ac/dc

March 3, 2011

bu da mi gol degil?

sayin alaka sahibi okur,

dusunmek insani sorgulamaya itiyor. mevcut olani sorgulamaya, zamanin getireceklerini sorgulamaya... sorgulamak evet, ben emir komuta zinciri tarihcesi ve obur tarafa bakmanin incelikleri derslerini kacirdim, askeri hapishanedeydim o vakit. sanirim esitlik gibi kelimeler kullanmak gafletinde bulunmustum. bu yuzden hala sorgulamak gibi eylemlerde bulunarak rezil bir birey olmaya devam ediyorum.

erbakan'in olumuyle birlikte pek cok kisi bu konuda konusmaya basladi, neyse ki turkiye cumhuriyetinde bir konuda konusmak icin o konuda tek bir kelime bilmek gerekmiyor. evet bu konuda benim de herkes gibi bir dusuncem var. ondan igrenmiyorum ama hayir onu sevmiyorum da. tek bir gorusunun altina imzami atmak istemezdim. kacirdiginiz nokta su ki ister laik olsun ister 'dinle devlet isleri birlikte yurutulsun' benim icin fark etmiyor. cunku ikisi de devlet olma paydasinda bulusuyor. o yuzden ne sizleri ne de onlari seviyorum. digerlerine de mavi boncuk dagitmiyorum hayir. ne arkadaslarimla kolumuzu kessek kimin kani daha kirmizi beyaz akar yarismasi yapmak isterdim ne de meshur cayli sohbet toplantilarina katilmak. goruyorsunuz ya devlet ister sizinle olsun ister onlarla benim icin hicbir cekiciligi yok. hah bildiniz 'onlar'danim ben.

ne zaman goruslerimi dile getirsem 'o zaman git burdan' bakislarinizla karsilasiyorum. benim ailem osmanlinin orta donemlerinde balkanlardan goc ettigi yani 'siz'lerden daha kisa zamandir burada oldugumuz icin bizden gitmemizi bekliyor olabilirsiniz. 'ya sev ya terk et' mottosunu ne kadar cok sevdiginizin de farkindayim. buna herhangi bir cevap vermek istemiyorum, yeterince sacma. sadece tek bir sorum var size. sizin gibi orta asyadan onune suruleri katip buralara gelmeyen, hep bu topraklarda yasayanlara begenmiyorsan, ana dilinde okumak, yasamak istiyorsan cek git dedikleriniz var ya hani, onlar bi' gun size cek git dese, ne diyeceksiniz?

sidik yarisini en cok burada yasayan kazaniyordu en son size sordugumda, mac kac kac simdi?

kara koyun, 
nc

sabah sekerleri

March 2, 2011

#blogumadokunma



Kelimelerden korkulan bir toplumda yasiyoruz. Kelimelerimizden, dusuncelerimizden o kadar korkuyorlar ki bizi yillarca uyutuyorlar, susturuyorlar. Dusunmek kotudur diye kafamiza kafamize vuruyorlar. Basarili oluyorlar. (bkz. mehmet ali agca / eksi sozluk) Bizi 'obur tarafa bakmaya programli insanlar'a ceviriyorlar. Bu kadar bilgisizken bu kadar savunan bir baska insan grubu var mi bilmiyorum, ezberden vatan millet sakarya derken neyi savundugunu bile bilmeyen bir baska guruh dolaniyor mu? Once kitaplarimiza dokunuyorlar, carsaf carsaf yasakli listesi cikariyorlar. Insanlar aglaya aglaya kitaplarini yakiyor, gomuyor. Kitaplari saklamak yetmiyor, kokune kadar inmeli diyorlar. Gazeteciler, yazarlar olduruluyor, susturuluyor. O da yetmiyor evimize kadar giriyorlar, biz siz ve devlet telekonferans yapiyoruz adeta. Ustelik davetli bile degillerken. Oyle ya bizim bilmememiz ogrenmememiz gerekiyor, egitim sistemine guzelce ayar cekiyorlar. Fakat internet denen habis canli cikiyor sonra hesapta yokken. Ne yapmali, zapt-u rapt altina alinmali diyorlar. Ve iste bugun sizin, benim ve daha baskalarinin yazma ozgurlugu elinden aliniyor. Bu sefer kildan, gecen sefer tuyden. Ne erisimi engellenen ilk site, ne de sonuncu. Cunku bu zihin disarda kol geziyor. Biz bu filmi daha once gormustuk.

Blogger'a erisim engellenmesiyle ilgili detayli bilgiye buradan ulasabilirsiniz. Tepki gostermek icin neler yapilmis gormek icin de buraya bakmaniz yeterli.

February 28, 2011

haniim balta nerde?

camur atmanin da bir adabi vardir. karsindakinin pisligini aciga vururken kendindekileri unutmazsin. ahlak timsalini oynayip madara olmazsin. dedigim gibi hepimiz ayni bok icinde batmis, debeleniyoruz. ama en azindan kimimiz kendi cukurumuzu inkar etmiyoruz. ben aptalim evet, hatta yalanciyim tavirlarinda. neyseki sen degilim. ne yapmiyoruz? agzimizi bozmuyor, benim gibi dusuk olmuyoruz.

bunu okuyan sunlari da okudu tadinda ekleme: bi' koltukta bin karpuz, rerore.

February 26, 2011

me boss, you not.


seneler sonra hala ayni hissi veriyor bana, izleyince yine aldante dedirtiyor. 
sut, sigara ve kotu pek cok seyin ilhami, leon et matilda.

February 25, 2011

hitapsiz mektup

cok samimi bir rica bu eger dersim katliami, zilan deresi katliami gibi seyleri savunacak kadar insan degilseniz rica ederim nefes sahamdan uzak durun. ha ek olarak vah vah yahudilere gibi cumleler kuruyorsaniz ikinci dunya savasina atifta bulunarak, bu sizin skorunuzu esitlemiyor. vicdaninizi da temizlemiyor. dilerim beyaz turk kiciniz tutustugunda sabiha gokcen havaalanindan bilet alip baska engin denizlere yol alirsiniz. adios.

duydum ki libya yilin bu zamani cok guzelmis, ozlemissinizdir belki barut ve kan kokusunu?

February 23, 2011

sanat gunesi

tunali alt gecidine pisuar kondurmak serefsizim benim aklima gelmisti demek isterdim ama yalan kotudur sekerler, bocekler. yayinda ve yapimda emegi gecen kuf ekibi, maskeli kotu kahraman grubu yani. dikkatinizi cekerim kotu adam degil kahraman diyorum, cunku ben iyilerin kotu adam sayildiklari bir ulkede yasiyorum ve kotu kahramalardir bu sehri pelerininde tasiyan bunu biliyorum. neyseeee, ya ya ya sa sa sa kuf kuf cok yasa!

February 21, 2011

nc has left the building

ara sira iflas eder bunye, gercekten kelimenin anlamiyla tukenir. bunun havali bir yani yok, fazlasiyla zavalli ustelik. cocuk gibi gozlerinin yaslarla dolmasi, anahtarini evde unuttugunu fark etmen, sinava gec kaliyor olusun, bahce icinden gecip arka kapiyi acip kendi evine hirsiz gibi girmek zorunda olucak olusunun ve bahcedeki camurlu yolun gozunde buyumesi, kapiyi yumruklayarak calmana ragmen kimsenin acmamasi derken gecen surenin yarim saat olmasi bana inandirici gelmedi. belki saatler derdim sorsalar belki daha yeni geldim. bilemiyorum, o an ne hissetigime gore degisirdi bu sorunun cevabi. tek bildigim kaynagini bilmedigim, buyuk ve yapiskan bir ofke kusuyordum. sinavimi kacirmistim, yorulmustum, ellerim, ayaklarim ve burnum usuyordu. ve o an fark edebildigim tek sey artik istedigim seye ulasmak icin yeterince azmedip azmedemeyecegimi bilmedigimdi. tam da gezme tozmayi kesip adam gibi ders calisam derken olmadi bu bebek. ele gune karsi yapayalniz, boyle de olmaaaaz ki dipi dip dip.

February 20, 2011

swordfishtrombones

icki yasaklari icin tek cevabim sarki olacaktir, inkar evresini gectigime gore artik sovebilirim.

February 16, 2011

down in mexico

ne zaman insan ne demek ogrenip insan kimligine deger verirsiniz, bos atip dolu tutmaz okuyup ogrenmeyi tercih edersiniz, insanlarin goruslerini ozgurce soyleyebilme hakki oldugunu kabul ederseniz, nefret etmez, asip kesmezseniz iste soz veriyorum o gun sizi dinlemeye baslarim.

February 15, 2011

ev




oyle deme
ankara'yi sevmeyene 
bir zulumdur,
bu kadar insanin neden
ankara'yi bu kadar cok sevdigini anlamadan
ankara'da yasamak.

yilmaz erdogan

February 14, 2011

monday is the new friday?

dersem gulerler adama. ama bilmiyorlar ki uzun tatiller sonrasi acilan okulun ilk pazartesi gunu ruhun gidasi. ustelik ygs deneme sinavi yapiliyorsa, her an etrafini 'ksb'dan muzdaripler sariyorsa ayri bir zevk unsuru oldugunu da yasamadan bilemiyorlar. ustelik surekli dunyanin yuku omuzlarimizda, uyku bile uyumuyoruz diye aglasanlarla dusup kalkmak zorunda olan bunyenin ne kadar nese doldugunu da bilmemeleri olagan. neyse ki okulum aciliyor. ask, seks, entrika, nikotin, kan ve sehvet dolu pazartesiler hatta belki persembeler bizi bekliyor. hip hip hooray!

February 13, 2011

jen'in olmedigini, dawson'la hep el ele olduklarini, o ufakligi birlikte buyuttuklerini, ruh eslerinin illa sevgili olmak zorunda olmadigi bir dunyada olduklarini, jen'in kiskanilasi mor pelerini olan o yerde olduklarini ve jen'in sonunda ait oldugunu hissedebildigini dusundugumde kendimi durduracak degildim.

ben hep ciddiyim.

-meraba, nasil gidiyor araba ayari cumleler -goruntun hakkinda kulaga hos gelen laflar -hava hakkinda yapilmis kisisel tespitler -mesguliyetten yakinma -eskiden cok iyiydi simdi bozdu tespitleri -istatistikler, bu ulke nereye gidiyorlar havada ucusuyor. cunku ben yetiskinim, ben hep ciddiyim.

i'm medicated, how are you?

February 12, 2011

sevgililer gunu


 tam yazasim yok derken kandil ile cakismasin diye sevgililerin 12 subatta sevisecegini ogrendim. sanki evren yuru ya kulum cagrisi yapti, geldi bahar aylari gevsedi gonul yaylari. kandilde sevisenleri fururlar mi endisesiyle yapilan bu hareketin mueseseleri magdur ettigine eminim. elbette pazartesi aksami yerine cumartesi gecesi organizasyon duzenlemek islerine gelmeyecektir. ek olarak hurriyet gibi ocu aman sey cici dincileri itinayla sevenlerin bu haberlerle dincileri daha da 'sevilesi' yaparken icleri titremistir. hele de beyaz turkleri daha da rahatsiz ettigini fark eden dincilerin de vicdanlari sizlamistir eminim. cumleten boyle hassas boyle cimcime sevgilerde olmamiz beni ne kadar bahtiyar yapiyor anlatamam. herkese benden sevgililer gunu karti, sabah sabah guldurdunuz yine beni.

February 11, 2011

madem cocuklasiyoruz

bu kum havuzunun patronu hala benim. ben soylemedikce benim oyuncaklarimla oynayamazsiniz. simdi birak o kova kuregi, defol git rica ederim.

(gec gelen bir yayinlama, yazilis tarihi 2010 kasim)

February 10, 2011

so i got busy throwing everybody underneath the bus.

hic yazasim kalmadi, galiba artik kendimi kapatmamin zamani geldi.
fin bayragi gondere cekilirken -en azindan simdilik- sarkiyi da dinleyin gitsin.

February 9, 2011

beklemedigin bir anda ritmi degisen sarki gibi zihnim

sevgili bay ve bayan sen,
kimse icin yazmiyorum, kendim icin yazdigimi yonetip oynuyorum. utanmiyorum da ustelik. kendim icin yapiyorum tek perdelik oyunumu. ara ara kacak seyirci giriyor ama esas olan benim. o yuzden kimsenin begenisi icin yazmam, begenilesi fikirler yazmam gerekmiyor. yazdiklarim kadar varim, anladiklarin kadar degil anlayacagin. beni ve dolayisiyla bunu anlaman gerekmiyor. kelimeleri ben seciyorum ozenle, tasviri ben yapiyorum. sana hicbir sey cagristirmayacak cunku parcalar benim hayatimdan ve neyseki sen ona dahil degilsin. ustelik sen derken bile adres gostermeyisim, seni tanimiyor olusum bana ayri bir zevk veriyor.

caba harcamamak... ne kadar zevkli biliyor musun? gozlerini kapamak ve zihnini bosaltmak. tek bir bakisla secimlerini yapmak. bir anda soyutluyorum kendimi ve ingiltere'de oluyorum. bir bakmissin fularimi kafama dolamak zorunda kaliyorum yagmur bastirinca. metroya kosturuyorum. semsiyemi yine! unutmus olusuma kufrediyorum. ve sen bunlarin hicbirini gormuyorsun, duysan da anlamiyorsun. zihnimle sevismek ne kadar zevkli, biliyor musun?

nc.

February 8, 2011

iskele

aile cikamadigin bir iliski gibi. cikamadigin icin surekli kendini ikna ettigin, bu kavgalar normal yahu diye gecistirdigin bir iliski. ancak uzunca sure gorusmeyince tatli sevismelerin oldugu bir iliski. neresinden tutarsan tut elinde kalan, seni evinden uzaklastiran bir iliski. her meshur olacak adam gibi haydarpasadan girmeyecegim ben, her kacak gibi girecegim. seni yener miyim bilmiyorum istanbul, sanmam. bir kacak ve zafer ayni cumlede barinmaz bilirsin. beni yeneceksin, hepsi gibi.

February 7, 2011

February 6, 2011

gulumse

herkes biraz egoist, narsist hatta gercekci belki.
ama 'one of a kind', herkesin oldugu gibi. 
her gulumseme, her cocuk gibi.
akustik sarkilar gibi.

February 4, 2011

...we all fall down


aslında hiçbir zaman uzun yazmak konusunda iyi olmadım. az, öz, sadede gel. ama hep imrendim uzun yazabilene, çünkü kelimeler cümleler ve paragraflar işini bilenin elinde çok zarif sevişir kağıtla. kısa bir tebessümdense bir gülüş, öylesine mükemmel bir yarım daire benim olsaydı değerini bilirdim. istediğim zaman yazabilirken, istediklerimi yazarken neden uzun yazamam bilmiyorum. var olanı kırmak mı endişem yoksa ne kadar çıkarsam o kadar sert düşerim mi düşüncem, gerçekten bilmiyorum. keşke maymun iştahım olsaydı bu konuda, bir kelime yazdıkça dahasını da isteseydim. ama birkaç kelime yazdıktan sonra fin diyor beynim, bakıyorum ve sabah ayazıyla karışan o ahududu kokusu orada, yerleşmiş. yine dönüyorum servisimi beklerken yüzümdeki tebessüme. yine ufak kırıntılar var elimde, büyük binaların gerisinde.

-fin-

February 3, 2011

öl-üm

güzel insanlar ölseler de pırıltılarını kaybetmezler, joy ismi yakışan güzel hatun gibi. ama geride kalan, o insanın pırıltısında hayat kurmuş insanları üzmek niye? yine ahlak masası kurmuşlar, yine asmışlar kesmişler. işte böyle zamanlar keşke diyorum, keşke hafızalardan da gitse o güzel ruh. gitse de bu deli saçmalarını duymak zorunda kalmasa sevgileri, öfkeyle lekelenmese yasları. ben sanırım kabul ederim hayatımdaki mükemmel insanları unutmayı, onların ruhları incinmesin diye.

ama unutulmadığına göre, kulaklarımızı tıkayamazdığımıza göre kötülüklere, bir iki kelam da ben edeyim senin için. iyi ki vardın güzel neşeli kadın. bizi ısıttığın için teşekkürler.

February 1, 2011

nick west

"...as you can see it all got a bit silly right here. a girl with her puppies out, a demon, old banana over there in his pajamas. is this what i promised you? are we prick teasing you enough? is this what you came here to see all my brothers? look at this poorly written, badly acted bullshit! is there any truth in this b-movie banality? no! no, there is no truth. believe no one. believe nothing. you freaks and geeks. you bloodthirsty morons, fuck you! bring on the red parade. so are there any pulses in the house? you deadbeat, midnight, freak-geek witted torture-porn gore horse! i know what you're looking for, so have it! take it! and fuck you all very much!

did you ever get the feeling you've been cheated?"


January 29, 2011

less is more

sanirim sadece sIkildim, baska bir aciklamasi var mi bilmiyorum.
boy boy kutular bulmak istiyorum, ara sira etrafimdaki bazi insanlari icine kaldirip onlardan uzaklasmak icin. onlari degistirmek zor, kendimi degistirmek daha da zor.

January 21, 2011

afedersin ehlaksız nc

ne zaman birisi temel ahlak kuralları gibi kavramlar kullansa kafasına iç çamaşırı taktığını düşünüp ona katlanıyorum. hem sorarlar adama temel bilgilerin tuvalet ve yemek eğitiminden öteye gitmez, insanlık gibi temel kavramları bilmezken temel ahlak kuralı kimi göre temel neye göre temel veya genel-geçer diye. yok ben sormuyorum, şu köşede dans edebilirsin. tabi temel ahlak kurallarına uygun biçimde, yersen.

January 15, 2011

yildiz

insan dedesini ozleyince bir yildizda oldugunu hayal ediyor. i'll see you in a telescope lens diyor sonra. belki gozleri bugulaniyor biraz. mukemmel bir adamdi, bugun bile tanimadigimiz adamlar gelir yardimlarindan bahseder. o anlar ne kadar az tandigimi dusunurum dedemi. bir kac ayimi ona kizarak gecirdigimi dusununce uzuluyorum simdi, hakli oldugumu bilsemde. iki yazi yazdim bugune kadar dedemle ilgili. hicbirisi acitasyon yapmak ya da onun adini kullanarak bir seylerde dikis tutturmak adina yapilmis seyler degildi. sanirim kullanmadim bu anlamda dedemi. herkes bir sekilde bas eder hayatindaki bosluklarla, ben de yazarak ozledim dedemi. her nerdeysen umarim elinde iyi hazirlanmis viskin vardir ve cok mutlusundur dede. yildizina iyi bak.

i'll see you soon
in a telescope lens...

January 14, 2011

i'm the villain of this story.

eger karsindakine belirli bir miktar sevgin, yine bir parca da saygin varsa asla o siniri gecmezsin. ustelik sana bunu yapmaman gerektigi de soylendiyse. cunku bazi sarkilar soylenmedigi, ozel kaldiginda degerlidir. dokup sactiklariniz yuzunden siz kahramansiniz ve ben hayat hikayemin kotu adami olmayi seciyorum. abarti ve sayfalarca yazi size kalabilir, ben pas geciyorum.

January 13, 2011

call me ishmael.

sevgili yolcu,
sanirim bugun yazmak istemiyorum, daha cok okumak var aklimda. bana ismail demeni istiyorum adimla seslenmendense, belki orada uzanmani, belki bana bir kitap okumani. ama konusma lutfen, cunku ben bunu yeterince yapiyorum. sarki soyle ya da bir kitap oku bana ama derdini anlatma. yeter dedigimde git lutfen, sessizce odadan cik ve odada bir bebek uyuyormus gibi hassas ol kapiyi kaparken. agzimi acip yeter demek istemiyorum, kafam yastiga dustugunde ya da gozlerim kapaliyken titremeyi birakinca git. elindeki moby dick'i bas ucuna birakmayi unutma. isigi kapa ve lutfen bu sefer atkini ve dolayisiyla bir parcani hayatimda birakma.

kaptanin,
nc.

January 11, 2011

cardigan

sen ocak diyorsun ben kasim, ne fark eder peki hepsi boktan olduktan sonra? sana gore carsamba, bana goreyse her gun lanet bi' pazartesi. saatin uc oldugunu soyluyorsun, sanki dort oldugunda farkli mi olacak? iste bunlar surukluyor insani oraya. bir bakmissin donus yolundasin, igrenc bir ruh olmus cikmissin yine. ne derler bilirsin, 'abandon hope all ye who enter here'.

January 7, 2011

civiklar bu sene sizin seneniz

yeni yil cozumlerim, cope atilasilarim, mutlaka yapmaya devam edilesilerim olmadi 2010-2011 meselesine bakinca. cunku 1 ocak sabahi mucizevi bir degisim gecirerek uyanmadim, birkac saat once ne naneysem o anlarda da oyleydim. bilmedigim bir bicimde radyoaktif isina maruz kalmadiysam, kafama tugla dusmediyse, beynim yikanmadiysa eger bir tarihin bir baska tarihe donusmesi bende hicbir degisiklik yaratmadi. mesele buysa bu 364 kere daha yasaniyor bir sene icerisinde. ha oturup her gun bir onceki gunun degerlendirmesini yapiyor, yarin dunun su supruntuleriyle yola devam edip kalanlarini cope aticam hesabi yapiyorsaniz o zaman iste neyin kafasi bu diye sorgularim. ve bir dakika sonra muhtemelen ilgim dagilir, dagilmasa da unuturum.

now... where was i?

January 6, 2011

January 5, 2011

yrrm

her zaman cici, her zaman hanim hanimcik takilirim. zeka piriltilari sicar, sictigimi bile zeki sicarim. arkadaslarimin gozdesi, minik kelebegi olarak anilirim. havali mi havali laflar eder, ben burdayim demek adina laflarimi tekrarlarim. insanlarin icini bayiyor olmam onemli degil, ben havaliyim. normal insanlarin sinavlarina girmez, normal insanlarin seviyesine bile dusmem. elbette nadir bulunanlardanim. tanidiniz mi beni?

(hiciv 101 kapsaminda tum ilk ve ortaogretim kurumlarinda marslarla soylenecek?)

karma devriyesi

kiliclarini kusanip devam mesaji verdikten, demet akalin sarkilarindaki 'guclu kiz' imajini cizdikten sonra pisip ulasim yollarini tikadiginda kendini durduracak degildin. dislerinin takirtisi ve yenmis tirnaklarinin goruntusu tahammul edilemezdi demek, gizlen o zaman demet.

but you're a dirty little liar with a message of obsession to come...

January 4, 2011

hiciv 101

eger heccavliga soyunduysan cok basarisizsin. sayet mavi kanliysan aryan soylemlerini alip gitmelisin. irkci desek, ayrimci desek kendini paralarsin. of her neyse neydi 'katrani kaynatsan olur mu seker, cinsine tukurdugum cinsine ceker.'

you see i'm on a losing streak

her ne kadar kendimi durduracak degildiysem de well hello demedigimi fark ettim. ters adamim, ya da teknik olarak kadin, once sevisir sonra merabalari havalarda ucustururum. sevisme faslini atlattigimiza gore derken cumleyi bitirmek zorunda olmadigimi fark ettim. ve elbette olene kadar tukettigimiz, benimlestirdigimiz bu boktan sirkulasyonda bagira cagira sarki soylerken de kendimizi durduracak degiliz.

i can't get no...