October 19, 2012

17.10.12

bu çarşamba hayatımın en korkutucu günüydü. en güzel gündü. en savunmasız günümdü. bu benim hatırlayacak kadar büyük yaşımda attığım ilk adımlardı. oraya çıktığımda hiç bu kadar korktuğumu hatırlamıyorum. ellerim titriyordu, koskoca teknik ekip ve hatta babam oradaydı ama yalnızdım. üniversiteye girdiğimden beri kuşkularım vardı, istediğim gazeteci olmak mı sorguluyordum. insanlar sorduğunda gazeteci olmak istiyorumlar dökülüyordu ağzımdan, düşünmeden. sanki başka bir seçenek yok gibiydi. "nurten hanım, 10dan geriye sayar mısınız? ses kontrolü yapacağız."10... 9... 8... tişörtüme baktığımı hatırlıyorum, amerikan kafasına inceden selam çakan bir tişört seçmiştim. notlarımı son kez gözden geçirdiğimi de hatırlıyorum hayal meyal. birazdan hayatımın ilk ve umarım son olmayan canlı yayına çıkıyorum diye düşündüm sonra, ilk adımlarım bunlar. evet belki 10 dakika, evet belki benim için önemli üç beş kişi izleyecek, izlenme oranları da çok yüksek değil ama bu 10 dakika benim diye düşündüm sonra. panik geçmiyordu, ellerim hakikaten titriyordu. yayına son 3... bir şekilde 10 dakika geçti, telefon bağlantısı yapıldı, apar topar stüdyodan çıktım. o an emindim, ben hayatim boyunca bu işi yapmazsam, asla mutlu olamayacağım. bu çarşamba hayatımın en önemli günüydü. en mutlu...

No comments:

Post a Comment